Davacıların vakfeden Bozzade Ş. H. ile soybağının kurulamadığı ve dolayısıyla Bozzade Ş. H. Vakfı'nın evladı olduklarının kanıtlanamadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
Vakıf hukukunda esas olanın kuruluş iradesinin -yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla- korunması ve olduğu gibi sürdürülmesi olduğu-
Dava, vakıf senedinde yapılan değişikliğin tescili amacıyla açılmış olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de; davacı vakıf dava harcından muaf olmayıp başvurma ve dava harcı alınmaması ve vakıf senedinin yasa uyarınca değişikliğine gidilirken yasada belirlenen kişilerin yer almasını sağlayacak şekilde senedin düzenlenmemiş olmasının mahkeme kararının bu nedenlerle bozulmasına neden olacağı-
Vakıf yönetim ve kurucular kurulunda senet değişikliğine ilişkin olarak alınan kararların noterde onaylanması resmi düzenleme sayılamayacağından davacı tarafa bu eksiklik giderilmek üzere süre verilip ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
O.lı tatbikatında vakfın; tek taraflı irade beyanıyla kurulan, yargılama sonucunda lüzumuna karar verilen, tescille hüküm ifade eden; konusu malum, muayyen ve dayanıklı bir malın, vakfedenin mülkiyetinden çıkarılıp özel ve tüzel kişilerin yararına, gayesine uygun bir biçimde mütevellilerince idare edilen hukuki müesseseler olarak tanımlandığı- O.lı döneminde kurulan bir vakfın yukarıdaki esaslar dairesinde kurulup kurulmadığının tespitinin ancak vakfın tüzüğü (vakfiye) ile belirlenebileceği- Dava konusu vakfın Padişah tarafından kurulmuş olmasının miri arazinin mülkiyet hakkının değil, tasarruf (yararlanma) hakkının belirli bir amaca tahsis edildiği kanaatini uyandırdığı, bu nedenle mülkiyet hakkı itibariyle gayri sahih vakıflardan olduğu, davacının böyle bir vakfın gelirinden istifade eden kişi olması dolayısıyla vakıf evladı olmasının düşünülemeyeceği-
2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 40. maddesi gereğince, gaile fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine ilişkin davalarda Vakıflar Genel Müdürlüğü yasa gereği hasım olduğundan, davanın kabulü halinde yargılama giderleri ile sorumlu tutulması doğru değil ise de; bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Senet değişikliği için senette öngörülen karar yeter sayısı sağlanmadan alınan kararlara dayanılarak hazırlanan değişiklik senetlerinin tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Somut olayda vasiyet yolu ile kurulan vakfın tescili için anılan yasa ve tüzük maddeleri hükümleri uyarınca vakfedenin mirasçılarından olan T. Akçalı tarafından mahkemeye başvurulduğu, vakfın mahkemece tescili için diğer koşulların gerçekleşmiş olması durumunda bu mirasçının başvurmuş olmasının yeterli olduğu, yöntemince başvurmuş olan kişinin daha sonra tescil isteminden feragat etmiş olmasının, davanın reddini gerektirmeyeceği-
Böyle bir vakıf senedi değişikliğinin tesciline karar verilmeden önce davacıya süre tanınarak değişiklik senedinde yer alan ve "yürürlükten kaldırılması ya da iptal edilmesi önerilmektedir" denilen maddelerle ilgili gereken düzenlemelerin kast edilen öneriler doğrultusunda yöntemince ve bu maddelerin (ve madde fıkralarının) alacağı en son şeklinin noterlikçe düzenlenmesinden sonra tescile hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-