Mahkemece davaya konu vakfın, vakfiyeleri dosyaya getirtilen bu vakıflardan birisi veya başkaca bir vakıf olup olmadığı davacı tarafa açıklattırılarak gaileye müstahak vakıf evladı olduklarının tespiti istenen vakıf kesin olarak belirlenip bu vakfa ait vakfiyeye göre davacılardan varsa kanbağı ile bağlı olduğu kişilere ait vakıftan gaile alınmasına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararlarının ibrazı istenip, davacıların gidebildiği kadar üst murislerini gösterir nüfus kayıtlarının ilgili Nüfus Müdürlüğünden ve vakfa ait vakfiye ile vakıftan gaile alan evlat listesi ve dayanakları evrakın Vakıflar Genel Müdürlüğünden getirtilip vakfiyede batın vs. diğer şartların bulunup bulunmadığı belirlenmesinin ve varsa davacıların bu şartları taşıyıp taşımadığının tespit edilmesinin gerekeceği-
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, icareli taşınmazın on yılı aşkın bir süredir kayyım tarafından yönetildiğini beyanla; taşınmazın vakfı adına tescilini talep etmiş, mahkemece de tescil kararı vermişse de; Türk Medeni Kanunu'nun 33/2 ve 3. maddesi hükümleri böyle bir hükmün verilebilmesi için iki kez ilan yapılmasını öngördüğü halde mahkemece bir ilanla yetinilmesi yerinde olmadığından hükmün bozulmasının gerekeceği-
Vakfiyede, gaile fazlasının batın şartı ile erkek evlada, erkek evladın sona ermesi durumunda kız evlada bırakıldığı öngörüldüğüne göre, henüz erkek evlat sona ermediğinden kız evlat konumundaki davacıların gaile fazlasına hak kazanamayacağı-
Vakıf cinsi bir taşınmazla ilgili olarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nce tapuda adı yazılı mutasarrıfının mirasçı bırakmadan ölmesi sonucu mahlulen S. Beyazıt Vakfı adına tesciline dair hasımsız açılan davada verilen tescil kararı hakkında, mutasarrıfın mirasçılarının yargılamanın yenilenmesini isteme haklarının olmadığı, ancak, onların mirasçılık sıfatına dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açabilecekleri-
Vakıf hukukunda esas olanın, vakıf kuruluş senedindeki kurucu iradenin, yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla, olduğu gibi korunarak sürdürülmesi olduğu-
Vakfın gelir fazlasının erkek evlatlar arasında eşit olarak paylaştırılacağı, evlattan birinin ölmesi durumunda ona düşen payın onun erkek evlatlar arasında dağıtılacağı, eğer bir kolda nesil devam etmez ise o kola ilişkin gelirin de diğer erkek evlatlar arasında pay edileceği batın şartının yalnız bir kol içerisinde gözetileceği yani babası sağ iken erkek evladın veya torununun vakıftan pay alamayacağı bu bağlamda amcası varken babası ölen yeğenin (veya yeğenlerin) babasının yerine geçerek vakıftan pay almasının gerektiği buna göre davalı U.'un dedesi Ö. Ş. Karaoğlu'nun 1984, babası H. Karaoğlu'nun ise 2001 tarihinde ölmeleri üzerine tek erkek evlat olarak kaldığı bu durumda U.'un gaileye hak kazanan vakıf evladı durumuna geldiği, bu olgunun da kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edildiği anlaşılmakla ve dolayısıyla U. Karaoğlu'nun vakfın gaileye hak kazanan evlat olduğunun saptanmasında usul ve yasaya aykırı bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmakla mahkemenin davayı reddetmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
Mahkemece yapılacak işin; kök tapu tüm tesis ve tedavülleriyle ve de ilgili vakfiye örneğiyle birlikte getirtilip, bilirkişi tarafından şerhe konu vakfın, 5737 sayılı Yasa’nın 18. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı, diğer bir ifade ile sahih ya da gayri sahih vakfı olduğunun tespiti halinde tavize tabi olmadığı değerlendirilerek ödenen bedelin iadesine, aksi takdirde istemin reddine karar vermek olduğu-
Davaya konu vakfa ait Hicri 848 tarihli vakfiyede; gailenin evlada bırakılmadan tamamen hayra tahsis edildiği, tevliyetin ise batın şartı ile erkek evladın erşedine bırakılarak mütevelliye gaile fazlasının 1/10'unun verildiği davacının ön batında erkek evlat olup tevliyete hak kazandığı, ancak vakfın Vakıflar Genel Müdürlüğünce mazbutaya alındığı için bu idari karar kaldırılmadıkça mahkemece tevliyetin tespiti ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce tevcihi mümkün olamayacağı anlaşıldığından ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun İntifa Hakkı başlıklı 75. maddesine göre mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda ilgililerin hakları saklı tutulduğundan bu durum karşısında mahkemece gaile ve tevliyete ilişkin istemin reddiyle sadece mütevelli için vakfiyede öngörülen gaile fazlasının 1/10'unun ödenmesine karar verilmesi gerekirken; davacının gaileye ve tevliyete müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Vakıflarda tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespit edilebilmesi için, öncelikle vakfeden ile soybağının kanıtlanmasının, sonra da vakfiyede öngörülen koşulların gerçekleşmesinin gerekeceği-