“B.K'nun 53. (TBK'nun 74.) maddesine göre beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, ceza mahkemesince saptanan maddi olgular hukuk hakimini bağlar. Davalı hakkında silahla yağma suretiyle senet imzalattığı iddiasıyla kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece anılan ceza dosyası celbedilerek yağma suretiyle senet imzalatılması iddiasının bu davaya etkisi ve sonucunun beklenip beklenmemesi gerektiğinin irdelenmesi gerekeceği-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, anılan hükmün icra takibine etkisi olmadığı- İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği-
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartının gerçekleşmesi gerektiği- İhtiyati tedbir isteyen tarafından talep konusu çeklerin "hatır çeki" olarak verildiği hususunda bir delil sunulmadığı, mevcut dosya kapsamı itibariyle yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği, dolayısıyla ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının yerinde olduğu-
Haczin haksızlığının, menfi tespit kararının kesinleşmesiyle sabit olduğu; eşiyle birlikte oturduğu evde fiili hacizlere maruz kalan davacının, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan bahisle uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının birden fazla alacaklı tarafından açılması ve davaların kabulü halinde dava açan alacaklılara hacze iştirak koşulları gözetilerek ödeme yapılmalısı gerekeceği- Hacze iştirak koşullarının belirlenmesinde İİK.nun 100. ve 268.maddesi hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği-
Cirantanın taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen kararın temlik alan alacaklıya karşı hüküm ifade etmeyeceği- Alacaklı hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile zararına hareket ettiğini ispat edemediği gözetilerek, İİK. mad. 169-a/1'da öngörülen nitelikte bir belge ile de iddiasını ispatlayamadığından borçlunun itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu bononun, lehtar tarafından ciro edilmesi nedeniyle kızına ondan da taşınmaz satımı karşılığında davalı şirkete geçtiğinin anlaşıldığı, davacılar tarafından davalı şirketin kötüniyetli olduğunun iddia ve ispat edilememesine göre davalı şirket aleyhine açılan davanın reddinde bir isabetsizliğin olmadığı, ancak davacı tarafın senet karşılığında hizmet verilmediği iddiasını senet lehdarına karşı ileri sürebileceği, davalı tarafın senet karşılığında hizmet verip vermediği de yeterince araştırılmadığı gibi kararda bu hususta bir gerekçede yer almadığından, mahkemece davacının verdiği senet karşılığında sözleşmede kararlaştırılan edimin yerine getirilip getirilmediği hususunda gerekli araştırmalar yapılarak gerektiğinde yemin delili de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Harca tabi olmasına rağmen harç alınmadan temyiz defterine kayıt edilen temyiz dilekçesi hakkında davalı aleyhine hüküm altına alınan ........TL üzerinden nispi temyiz karar harcı ile ayrıca temyiz başvuru harcını yatırması bakımından 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434'üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerektiği-
Takip dayanağı ilam incelendiğinde, alacaklının (davacının) kısmen borçlu olmadığı, alacağın dayanağı olan çek bedelinin de borçlu tarafından kısmen tahsil edildiği tespit edildiğinden, bu doğrultuda ödenen miktarın da istirdadına karar verildiğinden, anılan kararın, menfi tespit ve yargılama aşamasında istirdata dönüşen ilam niteliğinde olup kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği-
Davaya konu bonolar nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçluda olduğu- Davalı tarafça belirtilen celsede yapılan açıklamalar senedin talili niteliğinde de olmadığı; bu nedenle ispat yükünün yer değiştirdiğinden söz edilemeyeceği- Ne var ki; sahtecilik iddiası bakımından yukarıda açıklanan biçimde bir sonuca vardıktan sonra, davacının bedelsizlik iddiasını kanıtlaması yönünden bir karar verilebilmesi için de öncelikle açılmış olan ceza davasının sonucu beklenmeli ve sonucuna göre; yapılan işlemler bakımından gerektiğinde banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi heyetinden de bilirkişi raporu alınması gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bonoların vade tarihlerinin aynı olduğu ve büyük meblağlar içerdiği, iki ayrı senedin tanzim tarihi ile vade tarihi arasında bir hafta gibi bir süre bulunduğu ve bonoların her birinin en az üç ayrı kalemle tanzim edildiğinin tespit edildiği, davada bono bedellerinin çeklerle ödendiği savunulmuş ise de; banka memurlarının ceza mahkemesi huzurunda verdikleri ifadelerden ve müfettiş inceleme raporundaki beyanlardan çeklerle ilgili yapılan işlemlerin gerçeği yansıtmadığı ve fiktif işlemler olduğunun anlaşıldığı, davacının sahtelik ve bedelsizlik iddiasını kanıtladığı, yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olduğu ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği- Sonuç itibari ile direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yapılacak bilirkişi incelemesi konusunda yukarıdaki belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerektiği- Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına karar verildiği-