Borçlu tarafından, ”borca itirazın reddi” kararından sonra, genel mahkemede menfi tesbit davası açılmış olması halinde, alacaklı lehine daha önce icra mahkemesince hükmedilen icra inkar tazminatının tahsilinin, menfi tesbit davası sonuna kadar ertelenmesi gerekeceği-
Davaya konu senetteki imzaya yönelik sahtelik iddiasının, senedin tanzim tarihinden önceki tarihlerde atılmış uygulamaya elverişli imzalara havi belgelerin celbedilerek HUMK’nun 317.maddesi yollamasıyla 308 ve 309 maddeleri hükümlerine göre usulüne uygun şekilde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle imza incelemesi yaptırılıp, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesinin gerekeceği-
Uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi nedeniyle düzenlenen senetten kaynaklanıyor olması halinde açılacak menfi tespit davasının iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Davaya konu bononun geçersizliğine ilişkin açılan davada, davalılar hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğundan, davalılar hakkındaki hazırlık soruşturması dosyasının celp edilerek, eğer dava açılmışsa ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekeceği-
İİK.72. maddesine göre açılan menfi tespit davasında “menfi tespit şeklinde” karar verilmesi gerekirken, “olumlu tespit” biçiminde hüküm kurulmayacağı-
“İcra takibine konu senetteki imzanın davacıya ait olmadığı” uzman bilirkişi raporu ile belirlenmiş olduğundan, “davanın kabulü ile takip alacaklısının bonoyu ciro yoluyla alması sebebiyle şartları oluşmayan tazminat istemin reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Davacının “dava konusu çekteki cirosunun zuhulen iptal edilmeksizin müşterisine iade edildiği” yönündeki soyut ve hiçbir delille desteklenmeyen iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, çekteki cironun, temlik cirosu olduğu, bankaların güven kuruluşu olmaları, görev ve sorumluluklarının yasalarla belirlenmesi ve ciroda imzası bulunan iki kişinin de banka personeli olması nedeniyle, davacı bankanın cirodaki yetkili ve yetkisiz personellerini imzalarından dolayı sorumlu olduğu, kaldı ki davalı şirketin iyi niyetli üçüncü kişi olup, kötü niyetli olduğuna ilişkin somut bir iddia ve delil bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddinin gerekeceği-
TBK’nun 207. maddesi uyarınca asıl olan “peşin satış”tır ve peşin satışta mal ve bedelin aynı anda ifa edileceği konusunda yasal karine mevcuttur. Yasal karinenin aksini iddia eden davacının “kendisine mal teslim edilmediği ve bu nedenle çeklerin bedelsiz kaldığı” yolundaki iddiasını kanıtlamakla hükümlü olduğu ve senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekeceği-
Davaya konu bononun davalı tarafından eşine ait doğum ve tedavi giderlerinin karşılanması amacıyla verildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece davalıya alacak miktarının ispatı konusunda imkân tanınmak suretiyle, gerek davacı yanın gerekse de SGK’ nun tedavi giderleriyle ilgili davalı tarafa ödediği tutarlarda gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde “davacının müzayaka halinde senet düzenlediği”nden bahisle “davanın kısmen kabulüne” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacının bonoları satın aldığı mallar karşılığında verdiğini ve malların teslim edilmediğini iddia etmesi nedeniyle bu hususları iptal etmek külfeti altında olduğu, BK 182 maddesine göre satıcı ve alıcının edimlerini aynı anda ifa etmek zorunda olmaları nedeniyle senetlerin verilmesinin malların teslim alındığına karine oluşturduğunu, davacının yemin teklif etme hakkını kullanmadığından davanın reddinin gerekeceği-