İİK’nın 68/a hükmünde HUMK’un 309,I’e atıf yoktur. Bu nedenle icra mahkemesinde alınan rapora göre genel mahkemede açılan menfi tespit davasında karar verilemez. Adli Tıp Kurumu dışında konusunda uzman başka bir kurum veya kuruluştan yeniden bilirkişi raporu alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Dosya üzerinden ön inceleme duruşması açılmadan davanın kabulüne karar verilmiş ise de, öncelikle davacının cevaba cevap dilekçesinin davalıya tebliği ile cevap süresi beklendikten sonra ön inceleme duruşması açılarak HMK 312/2 madde ve fıkrasında belirtilen şartların oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre yargılama giderleri yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
Benimsenen Adli Tıp raporu doğrultusunda, davaya konu senedin 2,000 TL bedelli iken tahrifatla “1” rakamı eklenerek 12.000 TL bedelli hale getirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 25.09.2009 vade tarihli 12000 TL bedelli senedin 10.000 TL'lik kısmından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, %40 icra inkar tazminatı olan 4.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
İcra Hukuk Mahkemesince icra takibinin iptaline karar verilmiş olup artık davalılar tarafından alacağın tahsilini sağlamaya yönelik olarak devam eden bir icra takibi bulunmadığından, menfi tespit davasında davacı-borçlu aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacı kooperatifin ortaklarına ilişkin kayıtların Ticaret Sicili Müdürlüğünde bulunup bulunmadığı sorularak, davalının istifasının kooperatifçe benimsenip benimsenmediği, benimsenmiş ise istifasının hangi tarihte gerçekleştiği belirlenerek, 1163 sayılı Kanunun 17. maddesine göre ayrılmanın gerçekleştiği yıl bilançosuna göre hesaplanacak çıkma payı alacağının takip tarihinde muaccel olup olmadığı ve davalının ne kadar çıkma payı alacağı bulunduğu belirlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İİK’nın 72/6 maddesine göre, borçlunun, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış olması ve borcun da ödenmiş olması halinde, davaya istirdat davası olarak devam edilebilmesi gerekeceği-
Zamanaşımına uğrayan bonolar yönünden kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş olacağından bonolarda gösterilen vade tarihinden itibaren faiz istenemez. Faizin başlangıcı yönünden takip tarihinden önce BK 101.maddesi çerçevesinde temerrüde düşürüldüğü kanıtlanmadıkça temerrüdün takiple gerçekleştiğinin ve ancak takip tarihinden sonrası için faiz istenebileceğinin kabulü gerekir. Takip tarihinden ödeme tarihine kadar ise yabancı para alacaklarına uygulanması gereken 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiz hesabı yapılarak fazla ödeme bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra varsa fazla ödemenin yapıldığı tarihten itibaren talep de gözetilerek faizi ile istirdatına karar verilmesi gerekeceği-
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı içtihadı birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında akdedilen 04.09.2009 tarihli protokollere göre şartlı olarak davaya konu senedin düzenlendiği tarafların bilerek ve isteyerek yaptıkları sözleşmenin sonuçlarına katlanmaları gerektiği, aynı niyetle yaptıkları sözleşmede kötüniyetin iddia edilemeyeceği davalının senedi başlangıçtan itibaren hileli olarak düzenlenmesini sağladığı, hususunun ispatlanamadığı, senedin teminat senedi olduğu ve teminat senedi niteliğinin devam ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
B.K. 156. maddesine göre akitten cayan davacının kaporayı talep edemeyeceği, davalı M. Akyar’ın ise zararını belgelendiremediğinden senedi iade etmesi gerektiği gerekçeleriyle, davanın davalı İ. Oruç yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı M. Akyar yönünden ise davanın kısmen kabulüne, icra takip dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-