Birleştirme talebinin ilk itiraz olarak ileri sürüldüğü, menfi tespit davasından sonra işbu davanın açıldığı, aynı hukuki ilişkiye dayanılarak açılan davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte olduğu gerekçesiyle işbu dava dosyası ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/37 Esas sayılı dosyanın birleştirilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Bonoyu tanzim eden keşidecinin lehtarın ciro imzasına itiraz hakkının olmadığı, ciro imzasının lehtara ait olmaması karşısında yetkili hamil olan alacaklının, imzasına itiraz etmeyen keşideci aleyhine icra takibi yapmasına herhangi bir engel bulunmadığı, keşideci olan davacının kendi imzasına itiraz etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Sahtelik def’inin mutlak def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup bu hal, HUMK' nun 381/2 (HMK. 298/2 md.) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekeceği-
“İmzaların istiklali ilkesi” olarak da ifade edilen ve Türk Ticaret Kanununun 730/3 hükmü uyarınca çekler hakkında da uygulanan bu hüküm uyarınca, cirantanın imzasının sahte olması, çekteki imzasını inkar etmeyen keşideci davacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
HMK’nın 211. Vd. maddeleri uyarınca sahtelik iddiası ile ilgili olarak imza incelemesine esas olmak üzere senet tanzim tarihi ve/veya öncesine ait davacı tarafından ibraz edilecek ve ilgili yerlerden getirtilecek belgeler toplanmak ve davacının da usulüne uygun olarak imza örnekleri alınmak suretiyle yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülemeyeceği-
Davacı vekili davadan feragat ettiğini bildirdikten sonra feragatinden vazgeçilmesini talep etmiş ise de HMK.’nun 311. maddesindeki feragatin feshini gerektirecek hata, hile, ikrah bulunmadığı, feragatın feshi talebinin yerinde görülmediği, feragatin geçerli olduğu gerekçesiyle HMK,’nun 307. maddesine istinaden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı yanca TTK'nun 25/3.maddesi kapsamında süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gibi davanın da TTK'nun 25/4.maddesi uyarınca yasal süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun borcu olmadığını kanıtlamak için açtığı olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın(davacının davalı alacaklıya borçlu olmadığını) hükme bağlayan bölümü bir tespit niteliğinde olduğundan, ayrıca takip konusu yapılamaz. Ancak, alınan ilamın borçlu yararına hükmedilen yargılama giderleri ve tazminata ilişkin bölümü ise ilamda yazılı miktarın davalıdan alınmasına ilişkin bir tahsil(eda) hükmü niteliğindedir. Bu sebeple ilamlı takibe konu yapılması mümkündür. Ancak; İİK’ nun 72/5. maddesinde işin esası ile ilgili olarak icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi ilamın kesinleşmesine bağlı olup, tazminat ve giderler esasa ilişkin hükmün eklentileridir. İlamın esası kesinleşmeden infaz edilemeyeceğine göre, eklentilerin de borçludan istenebilmesi için hükmün kesinleşmesi gerekeceği-
Borçlu İİK’nun 72/3. madde koşullarında menfi tespit davası açması halinde alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi istenebileceği- Borçlu, mahkemece tayin edilen % 15 teminattan ayrı olarak icra müdürlüğüne talep anına kadar icra dosyasında ferileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını karşılar ve her an paraya çevrilebilir muteber kesin banka teminat mektubu vermesi halinde alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği-