Davacı adına ve onun imzası taklit edilerek düzenlenen bonolardaki bu sahteliğin mutlak def’i niteliğinde olup herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davacının takip alacaklısı olan davalı bankaya karşı borçlu olmadığı, ancak kesinleşen takip çerçevesinde borçlu olmadığı bu senetlerden dolayı takip dosyasına 15/02/2011 tarihinde 32.810,00 TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, davacı vekilinin yargılama sırasında yaptıkları ödeme nedeniyle davanın istirdat davası olarak yürütülmesini talep ettiği gerekçesiyle davalı Asya Katılım Bankası A.Ş.’ye yönelik davanın kabulü ile 32.810 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, çekin üzerinde imzası bulunduğu ve hataen çekteki ciroların silinmeden dava dışı şirkete iade edildiği yönündeki iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, çekin düzenli ciro zinciriyle davalı bankanın elinde bulunduğu, davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kullanılan kredi "tüketici kredisi" olmadıkça, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinin görevine girmeyeceği- Bir hukuki işlemin 4077 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi iç,in yasanın amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olmasının gerekeceği-
Çekin keşide tarihinde muris ölü olup, çekin ileri tarihli çek olduğunun yazılı delille ispat edilemediği, yapılan incelemede çekteki keşideci imzasının murise ait olmadığı anlaşıldığından takibe konu çekten dolayı davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, ancak yasal şartları oluşmadığından %40 tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
A. K. adına atılmış inkar olunan imzanın A. K.'ın elinden çıktığının tespit edildiği, dolayısıyla davacının senetteki imzanın kendisine ait olmadığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, “hizmet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiği, 4857 ve 5521 sayılı Kanunların 1. maddeleri hükümleri gereği olduğu”, bu nedenle davacılar tarafından açılan menfi tespit davasına İzmir’de mevcut bulunan iş mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle, “dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın HUMK.’ nun 193/3. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve 10 gün içinde başvurusu yapıldığı takdirde İzmir İş Mahkemesine gönderilmek üzere tevzi bürosuna verilmesine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacının borcu protokol ile kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu gibi finansal kiralama akdine göre de taşınmazın tüm borcunu üstlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Poliçe üzerinde muhatap davacıya ait kabul şerhinin bulunmadığı, TTK'nun 610. maddesine göre, muhatabın ancak poliçeyi kabul ettiği takdirde poliçe bedelini ödeme taahhüdü altına gireceği, kabule arzı zorunlu olmayan poliçe için lehdar tarafından gönderilen ödememe protestosunun, hamile, muhatap dışındaki poliçede imzası bulunan keşideci, ciranta ve aval verenlere karşı müracaat hakkı sağlayacağı, bu nedenle keşideci davalının poliçeye dayanarak, poliçeyi kabul etmeyen davacıdan poliçe bedelini talep etme hakkının bulmadığından, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan istirdadına karar verilmesi gerekeceği-
Davacının borcunun bir kısmını icra dosyasına ödediği, ayrıca davalının kız kardeşi S. A.'a muhtelif tarihlerde davalıya olan borcuna mahsuben posta çeki ile para gönderdiği, davacının yaptığı bu ödemeler nedeniyle davalıya borcunun kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, takip konusu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-