Dava konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasını yazılı delille ispat edemeyen, hatırlatılan yemin teklif hakkını kullanmayan, bonoyu ciro yolu ile takibe koyan davalının da teminat vasfını bilerek kötüniyetli hareket ettiğini ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verileceği-
“İmza inkarı” nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikteki HMK.’nun 209. maddesinin değil İİK.’nun 170. maddesinin uygulanması gerekeceği, buna karşın; sahtelik iddiasının “imza inkarı” dışında bir nedene dayanması halinde, bu durumda İcra İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, sorunun HMK.’nun 209. maddesinin uygulanarak çözümlenmesi gerekeceği- Son durumda; C. Savcılığınca veya mahkemece ayrıca bir “tedbir kararı” verilmesi gerekmediği; borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce “sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması” gerekeceği, icra dairesinin bu konudaki olumsuz kararının borçlu tarafından süresiz şikayet (İİK.16/II.) konusu yapılabileceği, bu olasılıkta borçlu tarafından doğrudan doğruya icra mahkemesine de başvurulmasına yasal bir engel bulunmadığı, icra mahkemesinin bu başvuru üzerine, HMK.’nun 209/I maddesini re’sen dikkate alarak -hukuk mahkemesindeki (İİK. 72) veya ceza mahkemesindeki (TCK. 204,207,210)- sahtelik davası “bekletici mesele” yapılmadan “sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına” karar verilmesi gerekeceği
Yargılama devam ederken, takibe konu prim borcu ve fecilerini ihtirazi kayıtla ödemiş olan davacının 506 Sayılı Kanunun 84. maddesine dayalı olarak istirdata dönüşen davasının esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Sahtecilik def'inin çekin hükümsüzlüğüne yönelik olup, mutlak def'i mahiyetinde olduğu, iyi niyetli dahi olsa çeki elinde bulunduran da dahil olmak üzere herkese karşı ileri sürülebileceği, çekin sahte olması dolayısıyla davacının çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin gerekeceği- Davalının yapmış olduğu takibin haksız olsa da iyi niyetli hamil konumunda bulunan davalı tarafından yapılan takibin kötü niyetli olduğunun davacı tarafça iddia ve ispat edilemediği bu sebeple davacının davaya konu edilen çek dolayısıyla davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-
İddiasını yazılı delillerle kanıtlayamayan ancak yemin deliline dayanan davacının teklif ettiği yemine davalının ihtara rağmen icabet etmediği davacının bonodan dolayı borçlu olmadığının kanıtlandığının kabulü gerekeceği-
Takibe konu çekle ilgili olarak dava kapsamında aldırılan Adli Tıp Kurumu raporuna göre çekteki ciranta imzasının davacıya ait olup olmadığı saptanamadığından ve davacının istemine konu kötüniyet tazminatının koşulları oluşmadığından bahisle "davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitiyle ve tazminat isteminin reddine" karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu icra takibi kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip olup, bu takipte çıkarılan ödeme emrinin tebliğinden yaklaşık 3 ay sonra yapılan haciz sırasında tutulan haciz tutanağındaki "borcu ödeyecek gücüm yoktur" beyanının borcun kabulü anlamına geldiğinin ve haciz tehdidi ile verilmiş bir beyan olmadığının kabulü gerekeceği-
Davaya ve takibe konu bononun borçlu kısmında dava dışı şirketin kaşesi ve iki adet imzanın bulunduğu, dava dışı şirketin yetkili temsilcisi olan davacının attığı ikinci imzanın yeni TTK’nun 701/3’e göre aval niteliğini taşıdığı, davacının şahsen sorumluluğunun bulunduğunun kabulü ile davanın reddine karar verileceği-
Davalının tanzim tarihinde davacı şirket ortağının bono ile yaptığı takibe karşı davacı aynı güçte bir delil sunamadığından davanın reddine karar verileceği-
Davalı takip alacaklısının icra takibine geçmede kötüniyetli olduğu anlaşılamadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-