Taraflar arasındaki karşılıklı menfi tespit-tazminat davasında, birleştirme kararı verildikten sonra da dava ve birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruyacağı için, mahkemece dava ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-
Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 25/3 maddesinde ; “Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Diğer hallerde Borçlar Kanununun 198 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tatbik olunur” hükmüne göre, mahkemece söz konusu maddede öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususları da araştırılmak suretiyle davacı tarafından davalıya usulüne uygun ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı hususunun tartışılması gerekeceği-
Taraflar arasındaki yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olan menfi tespit davasında, davalının temyizi yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin olup, avukatlık asgari ücret tarifesinin 6.maddesi uyarınca anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur hükmüne göre, dava tarihindeki haklılık durumu gözetilerek yargılama gideri ve taraflara hükmedilecek vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik menfi tespit davası olarak açılan davada, ; 492 Sayılı Harçlar Kanununun 123/son maddesine göre, harç istisnası yurt dışından alınacak kredilerin geri dönüşümü ile ilgili işlemlerle sınırlı olmak üzere uygulanmakta olup, nitekim Anayasa Mahkemesinin kararı da bu yönde olduğundan, davalı Bankanın harçtan muaf olmadığının gözetilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasın, tarafların Cumhuriyet Savcılığında alınan beyanlarında dava konusu bononun davalıların işçi alacağına karşılık verildiği anlaşılmakta olup uyuşmazlığın, işçi işveren ilişkisi nedeniyle verilen bonodan kaynaklanmasına göre iş hukuku kuralları çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği-
İlk davada kabul edilen tazminata esas giydirilmiş ücretin davacı açısından kesin hüküm niteliğini haiz olup, bu davada dikkate alınmasının gerekli olduğu-
Dava dışı kredi kullanıcıları tarafından açılan menfi tespit davaları ve ağır ceza mahkemesinin hizmet nedeniyle suistimale ilişkin saptaması karşısında eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Menfi tespit davasında, birleşen davaların bağımsızlıklarını koruyacağı, bu ilke gözetilerek mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-
Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-itirazın iptali davasında, davacı-birleşen davada davalı kefilin genel kredi sözleşmesinde sorumlu olduğu kefalet tutarı ve birleşen davada davalı-kefil tarafından takip tarihinden önce kefalet limitinin de üzerinde kalacak miktarda ödeme yaptığı ve bu hususun birleşen davada davacı banka kayıtları ile sabit olması da gözetildiğinde birleşen davada davalı kefil için de takip yapılmasının İİK. mad. 67/2 anlamında davalı bankanın kötü niyetli olduğu ve birleşen davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde bu yönde bir talebi olduğunun da göz önüne alınması gerekeceği-