Davacı ile davalı arasında başka bir ciranta bulunmadığından, ispat külfeti kendisine düşen davalının temel ilişkinin varlığını kanıtlamak suretiyle alacak talebinde bulunabileceği-
Taraflar arasındaki eser sözleşmesine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre zamanaşımı süresinin hesaplanamayacağı- Davacı işin ayıplı ve eksik ifa edilmesi nedeniyle eser sözleşmesi nedeniyle verdiği bonolara ilişkin menfi tespit davası açmış olup birleştirilerek görülen davada yüklenici davalı yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiş ancak eser sözleşmesi nedeniyle verilen bonoların ciro yoluyla hamili olan 3. kişi hakkında iyiniyetli üçüncü kişi olması nedeniyle davanın reddedilmiş olduğu- Davacının davaya konu ettiği bonolar nedeniyle üçüncü kişiye ödemeler yaptığı, kararın kesinleşme tarihi 03.11.2008 olup bu dosyadaki her işlemle zamanaşımının kesilmiş olduğu ve 03.11.2008 tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan, ayrıca davacı rücuan alacak talebinde bulunmuş olup son ödeme tarihinden itiberen 5 yıllık zamanaşımı uygulanması gerektiğinden açılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasında görülen D.li 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/508 Esas, 2006/194 Karar sayılı davada verilen kararın, davacı tarafından icraya konulduğu, daha sonra kesinleşen kararın infazında faiz oranının belirlenmesi yönünden şikayet yoluna gidildiği, D.li 2. İcra Mahkemesinin 2011/474 Esas – 2012/283 Kararı ile faiz yönünden inceleme yapılarak verilen kararın kesinleştiği, bu durumda, ilamlı icra takibinde talep edilecek faiz oranının, infazı istenen ilamda belirlendiği ve şikayet üzerine icra hakimliğince de uygulanacak faiz oranı yönünden bir karar verilmiş olduğundan, artık ilamın infazında talep edilen faiz oranı ve miktarı yönünden İİK.72 maddesine dayalı dava açılamayacağı, mahkemece bu yön dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davanın, ihdas nedeni bölümünde "malen" kaydı taşıyan bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin olduğu, davalının savunmasında, davacıya servis hizmeti verip yedek parça sattığı ve dava konusu senedin bu nedenle düzenlendiğinin belirtildiği, bu savunma karşısında davalının, senedin ihdas nedenini talil ettiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece senede karşı borçlu olmadığını iddia eden davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlamak zorunda olduğu gözetilmeden ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayan davalıların her üçünün de ikametgahının davanın açıldığı yer mahkeme yetkisi dışında olduğu, İİK 72/son maddesindeki yetki kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, sadece cevap süresinde yetki itirazında bulunan davalı şirket hakkındaki davada yetkisizlik yönünde karar verilmesi, diğer davalılar hakkında davanın devamına karar verilerek davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı şirket teminat olarak alınan çeki, sözleşmenin 8. maddesi kapsamında 3. kişilere yaptığı, ödeme nedeniyle teminat altına alınan alacağın tahsili amacıyla ciro edilerek diğer davalıya devredildiğini beyan ettiğinden, çekin teminat fonksiyonunun devam edip etmediğinin, sözleşme konusu iş kazası nedeniyle işçi mirasçılarına ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Şirket borçlandırılmak isteniyor ise şirket kaşesi ve bunun üzerine temsile yetkili kişinin imzasının bulunması gerektiği- Derdest ceza davasında; şirket adına senetleri imzalamış olan ve keşide tarihindeki şirket yönetim kurulu başkan (dava dışı) kişi ile senet lehdarı davalının beyanlarından "senedi düzenleyenin ve lehdarının bu senetlerin davacı şirketle bir ilgisi bulunmadığını" ikrar ettiklerinin anlaşılması karşısında, menfi tespit davasının ve kötüniyet tazminatı koşullarının gerçekleştiğinin kabul edilmesinin isabeti olduğu-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklar kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeden kaynaklanan borcun yeniden yapılandırılması amacıyla düzenlenen 18.12.2013 tarihli taksitlendirme sözleşmesine dayanılarak girişilen icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacının anılan sözleşmelerde asıl borçlu sıfatı ile yer aldığının görüldüğü, buna rağmen mahkemece davacının müteselsil kefil olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması dosya içeriğine uymadığından ve HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden mahkemece dosya kapsamı ile uyumlu ve usulünce bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
6098 sayılı TBK.'nın 74 (818 sayılı BK.'nın 53.) maddesi uyarınca ceza davası sonucunda verilecek olan maddi vakıayı saptayan bir kararın hukuk hakimini bağlayacağı düşünülerek Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/295 E.-2012/210 K. sayılı kararının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-