Mahkemece itirazın iptaline karar verilmesi nedeniyle borçlunun itirazının haksız olduğu anlaşılmış olup alacak likit (belirlenebilir) olduğundan hüküm altına alınan toplam alacak miktarı üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Sonucunun beklenilmesi istenilen ceza davalarında verilen kararların henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, mahkemece anılan ceza davaları sonunda verilen kararların kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK’nda yargılama kesitlerinin ayrı ayrı düzenlenmiş olup, bu kesitlerden birisinin de sözlü yargılama ve hüküm olduğu, mahkemece 12.11.2015 günlü duruşma oturumunda tahkikat aşamasına gelinmiş olduğu halde, HMK'nun 184. maddesi uyarınca tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu yerine getirilmeden karar verilmiş olmasının HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ihlal etmesinden dolayı usul ve yasaya aykırı bulunduğu-
Davacının icra takibine konu olan senedin kira sözleşmesinin teminatı olarak verildiği, bedelsiz olduğunu iddia etmiş, davalı ise davanın reddini savunduğu, davacının mahkemeye sunduğu kira sözleşmesinde senetten bahsedilmediği, bu durumda mahkemece davacıya iddiasını ispat yönünde delillerini toplayıp sonucunda göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Birleşen istirdat-menfi tespit davaları-
İcra takibine konu bonolardan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada takibe konu bonolardaki imzaların murise ait olmadığı belirtilerek imza inkarında bulunulduğu, bu durumda takibe ve davaya konu bonolar üzerindeki imzaların davacıların murisine ait olduğunun nispat yükümlülüğünün davalı alacaklı olduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda bonolardaki imzaların davacılar murisine ait olup olmadığının tespit edilmediğinin belirtildiği, bu durumda davanın kabulü gerekirken ispat yükümlülüğünde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı alacaklı banka icra takibinde kötü niyetli kabul edilemeyeceğinden davacı yararına tazminata karar verilmesinin doğru olmadığı-
Alacağın vade tarihinin 12 yıl sonraya düzenlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğu-
Davacı ile davalı arasında başka bir ciranta bulunmadığından, ispat külfeti kendisine düşen davalının temel ilişkinin varlığını kanıtlamak suretiyle alacak talebinde bulunabileceği-
Kambiyo senedinde sahtelik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin davada, davacı borçlunun imza itirazı doğrultusunda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucuna göre keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığından menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği- Dava konusu senede ciro yoluyla hamil olan ve bu nedenle keşidecinin imzasının sahte olduğunu bilebilecek durumda olmayan ve takip de davadan sonra açılmış bulunduğundan İİK. mad. 72/5 uyarınca tazminat koşulları gerçekleşmediğinden, hamil aleyhine tazminata hükmedilmemesi gerektiği-