Davacı tarafın icra takibine konu beş adet bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek menfi tespit davası açtığı, mahkemece 13.11.2013 tarihinde alınan bilirkişi kurulu raporuna göre imzaların davacıya ait olduğunun belirlendiği, itiraz üzerine 24.06.2014 tarihinde Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporuna göre imzaların davacıya ait olmadığının bildirildiği, her iki rapor arasında çelişki oluşması nedeniyle telafi edici olan 1. ve 2. raporu veren heyetler dışındaki kişilerden oluşacak yeni bir heyetten alınacak rapor ile imzanın davacıya ait olup olmadığının belirlenmesi gerekirken tekrar 2. raporu veren Adli Tıp Kurumundan 2. raporu düzenleyen kişilerinde aralarında bulunduğu heyetten alınan rapora göre karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dava kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’unun 4 ve 5. maddeleri uyarınca mutlak ticari davalardan olup davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olduğu, mahkemenin bulunduğu ilçede müstakil ticaret mahkemesi bulunmadığından davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gerekirken , taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı , iddiaya göre bu ilişkinin davacı ile dava dışı şirket arasında olduğu ileri sürüldüğüne göre mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yanılgılı gerekçelerle davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılması yönünde ara karar oluşturularak iş mahkemesi sıfatıyla hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacının, davalı şirketten satın aldığı teneke peynirler karşılığında çek verildiğini, teneke peynirlerin bir kısmının bozuk çıkması üzerine davalıya ihtarname ile ayıplı ürünlerin geri alınmasını ihtar ettiğini, davalının iade almadığını ileri sürerek açtığı menfi tespit-istirdat davasının, delil tespitinin peynirlerin son kullanma tarihinin geçmesinden sonra yapıldığı, tespit tarihi itibariyle faturaya konu peynirlerin bir kısmının bozulma ihtimalinin olduğu, peynirlerin bozuk olduğu hususunun ispatlanamadığından reddi gerektiği-
Davanın, icra takibine karşı açılmış menfi tespit davası olduğu, mahkemece takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verildiğinin ve tedbir kararının uygulanması sonucu icra takibinin durdurulduğunun anlaşıldığı, bu durumda İİK 72/4 .maddesi uyarınca alacaklı yararına tazminata hükmolunması gerekirken, tazminat verilmemesinin doğru olmadığı-
Çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin davada, çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı ve gerçek keşide tarihinin farklı olduğu bilirkişi raporuyla sabit olup ,çekin ibraz edildiği banka şubesinden çekin ibraz tarihi tespit ettirilerek şayet çek tahrifattan önceki keşide tarihine göre, süresinde ibraz edilmemişse yetkili hamil olan davalı bankaya söz konusu çekin ciro yoluyla intikali mümkün olmayıp ancak alacağın temliki hükümlerine göre çeke konu alacağın devri mümkün olduğundan, alacağın temliki yönünden araştırma yapılarak usulune uygun bir alacağın temliki yapılmadığının anlaşılması durumunda davanın bu nedenle reddi gerekeceği-
İİK'nın 72/5 .maddesinde, borçlu yararına tazminata hükmedilebilmesi için, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olması gerektiğinin belirtildiği, somut olayda borç icra takibinden sonra ödenmiş olduğundan icra takibinin haksız ve kötüniyetli olduğundan bahsedilemeyeceği-
Davacı, 22.06.2016 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirdiğinden, vaki feragat nedeniyle bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Menfi tespit davasında, ibra belgesinin davacı tarafından sahte olarak düzenlendiğine ilişkin davalı şikayeti üzerine açılan ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiği-
Her ne kadar mahkemece dava konusu çeklerdeki keşideci imzasının benimsenen bilirkişi raporuna göre davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de dava dışı kişiye davacı tarafından gönderilen 30.06.2005 tarihli ...... yevmiye numaralı ....... Noterliği’nin ihtarnamesinde davaya konu ......... ve ........... seri nolu çeklerin akdi ilişki için verildiği ve imza inkarında bulunulmadığı anlaşıldığından, davacının imza inkârına ilişkin dava açmasının bu kabul karşısında mümkün olmadığı-
Dava konusu olan senedin kambiyo senedi vasfında olduğu, üzerinde tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine dair açıklamanın bulunmadığı, davalının lehtardan ciro yoluyla senedi aldığının anlaşıldığı, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 687. maddesi uyarınca, davalınn senedi iktisabında kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığına göre bu davalı hakkındaki davanın reddi gerekeceği-