Menfi tespit davalarının, dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edildiği- İlk Derece Mahkemesince öncelikle davacı tarafça yapılan arabuluculuk başvurusu üzerine düzenlenen tutanağa göre ihtiyatî tedbir talebi bakımından dava şartının sağlanıp sağlanmadığı hususunda bir karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişinin İİK m. 89/3 kapsamında dava açabileceği- Menfi tespit davasının (iİİK m. 72) ise takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türü olduğu, üçüncü kişinin bu davayı açamayacağı-
Davanın yapılan kaçak tahakkuku nedeniyle menfi tespit ve elektriğin kesilmemesi ile takibe konulmaması yönünde ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin olduğu, mahkemece davacının elektriğin kesilmemesi ve takibin durdurulması taleplerine ilişkin iki ayrı ihtiyati tedbir talebinin her bir talep yönünden alacağın % 20'i oranında teminat yatırılması koşuluyla kabul edildiğinin görüldüğü, UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede davacı tarafça alacağın % 20'i oranında tek teminat yatırıldığı anlaşıldığından kararda iki ayrı teminat alınmasına karar verildiği halde tek teminat yatırılması nedeniyle davacı tarafa yatırılan teminatın elektriğin kesilmemesi veya takibin durdurulması taleplerinden hangisine yönelik yatırıldığı açıklattırılarak, diğer talep yönünden teminatın yatırılmaması nedeniyle ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağını değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın menfi tespit davasından kaynaklandığı - Dava konusu protokol ve senetlerin imzalandığı sırada iş yerinde bulunan ve 29.01.2013 tarihli haciz tutanağında imzaları bulunan polis memurlarının konu ile ilgili başka bir dava dosyasında yer alan beyanlarının kapsamı, davacının iş yerinde gerçekleştirilen haciz işlemi sırasında iş yerindeki malların haczedilmek üzere iki sayfadan ibaret olduğu ve yırtıldığı belirtilen haciz tutanağına yazılmak suretiyle haciz işlemlerinin yapılması, davacı tarafından müşterilerinin olduğunu iddia ettiği malları kurtarma amacıyla dava konusu protokol ile senetlerin imzalanması sonrasında ilk tutanağın yırtılıp belirtilen bu süreçle alakalı hiç bir bilgi içermeyen dosya arasındaki 29.01.2013 tarihli haciz tutanağının düzenlenmiş olduğu - Davacı tarafından davaya konu senetlerin ve 29.01.2013 tarihli protokolün, manevi cebir, icra tehdit ve baskısı altında, müşterileri karşısında itibar kaybına uğrayacağı korkusuyla imzalatıldığının sabit olduğu, bu suretle davacı tarafından ileri sürülen korkutma iddiasının ispatlandığının kabulünün gerektiği-
7251 s. K. ile HMK m. 353/1-b-3 maddesine eklenen “başvurunun esastan reddine veya” ibaresi ile HMK m. 356'ya eklenen 2. fıkraya göre bölge adliye mahkemesi tarafından yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde duruşma açılarak inceleme yapılması durumunda esastan ret kararı verilmesinin mümkün olduğu- Bölge adliye mahkemesince kararın verildiği tarihte bu ibare ve hüküm yürürlükte olduğundan bölge adliye mahkemesince bu tarihte yürürlükte bulunan hükümler gereğince duruşma açılarak bilirkişi raporu alınması sonucunda HMK m. 356/2 kapsamında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yapılan yeni kanun değişikliğine ve hukuka uygun olduğu- "Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece yargılamasında görülen eksikliğin duruşma açılmak suretiyle tamamlandığı anlaşıldığından, HMK m. 353/1-(b)-1 gereğince duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı durumunda dâhi, Bölge Adliye Mahkemesince esastan yeni bir karar verilmesinin gerekli kılınmış olduğu nazara alındığında, yargılamadaki eksikliğin duruşma açılarak giderilmesi hâllerinde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, bu gibi hâllerde de esastan yeni bir hüküm kurulması gerektiği; bunun HMK m. 297'ye aykırı olduğu, zira gerekçe ve sonucun birbirinden farklı olamayacağı, Bölge Adliye Mahkemesince yeni delil toplamak suretiyle verilecek esastan ret kararının HMK'nun sistematiğine de aykırı olduğu" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Dava dışı şirket ile davacı banka arasında kredi sözleşmesi bulunduğu ve kredi borcu nedeniyle dava konusu çeklerin davacıya ciro edildiği, ancak çek üzerinde çekin davacı bankaya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, dava konusu çeklerin gizli (örtülü) rehin cirosuyla değil, teminat amacıyla inançlı temlik cirosu ile devredildiği, dolayısıyla dava konusu çekin dava dışı şirketin kredi borcuna teminat olarak alınmasının tek başına rehin cirosuna meydan vermeyeceği - Davacı bankanın dava konusu çekleri teminat amacıyla inançlı temlik cirosuyla devralarak hamil olduğu ve bu davada aktif husumet ehliyeti bulunduğu, bu itibarla istinaf mahkemesince esasa girilmeden davanın reddinin doğru olmadığı-
Faturaya dayalı menfi tespit ve teminat mektubunun iadesi istemi-
Aleyhine itirazın iptali davası açılan kimsenin, karşı taraf hakkında menfi tespit davası açamayacağı-
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği ispat yükünün davacı borçlu tarafa geçtiği - Dolayısıyla ispat yükü kendisine düşen davacının davaya konu kambiyo senedi sebebiyle davalıya borçlu olmadığını ispat edemediği nazara alındığında, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı hakkında ceza mahkemesince verilen beraat hükmünün gerekçelerine ilişkin değerlendirmelerinin sonuca herhangi bir etkisi bulunmadığı-
Davacıların icra takibine istinaden haksız yere ödediklerini iddia ettiği tutarın istirdatı istemi- Davalı bankanın icra takibine ve davaya konu olan kredileri .... tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırdığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği, kredilerin kullandırılmasında esas alınan genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı cari hesap sözleşmelerinde davacıların kefaletinin bulunmadığı, bu itibarla davacıların söz konusu genel kredi sözleşmesi nedeniyle sorumlulukları bulunmadığı- Davalı banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirketten olan alacakları için davacılardan kredi borcunun tahsil edildiği-