"Satış talebinin reddine yönelik işlemin iptali"ne ilişkin şikayetin diğer borçlu yönünden de HMK. mad. 25, 26  gözetilerek incelenmesi gerektiği-
Şikayet davasında kararın gerekçesindeki anlatımların, somut olay ile ilgisi olmayıp, tamamen farklı bir durum ile ilgisi olduğu anlaşıldığından hükmün bozulması gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesince, ihalenin feshine ilişkin uyuşmazlıkta, "istinaf isteminin para cezası yönünden kabulü" ile düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilmesi gerekirken, yeniden esas hakkında karar verilmeksizin, ilk derece mahkemesince borçlu aleyhine hükmedilen para cezasının, yerel mahkeme kararının hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiği-
Borçlunun icra mahkemesine, birleştirilen dosya için verdiği itiraz dilekçesinde, sair şikayet ve itirazları ile birlikte, ikametgahını da belirterek yetki itirazında bulunduğu halde; anılan talep konusunda mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmiş olmasının isabetsiz olduğu- Mahkemece; öncelikle birleşilen dosyadaki yetki itirazını çözümlenmesi ve borçlunun yetki itirazı yerinde görülmez ise; işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi; yetki itirazı kabul edilirse de bu durumda sair şikayet ve itirazların incelenemeyeceği hususu gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Tebligat mazbatasında, muhatabın adreste bulunmama sebebi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği tespit edilmediğinden, yapılan tebliğ işleminin uusulsüz olduğu (Teb. K. mad. 21/1, Teb. Yön. mad. 30)- Bu durumda, uyuşmazlığın "gecikmiş itiraz" (İİK. mad. 65) kurallarına göre değil, Teb. Kanunu'nun 32. maddesine göre çözümlenmesi gerektiği- Borçlu vekilinin "gecikmiş itiraz" deyimini kullansa bile, mahkemece, borçluya çıkarılan ödeme emri tebliğ işleminin TK'nun 21/1. maddesine uygun olup olmadığının araştırılarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde "kesin bir görüş" bildiriminde bulunulmadığı görülmediğinden, bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanmasının zorunlu olduğu; takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu senetteki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfetinin de alacaklıya ait olduğu- Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen rapor içeriğine göre borçlunun itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
HMK. mad. 353/1-b-2 uyarnca; bölge adliyesince, "davanın esasıyla ilgili olarak, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği"- Söz konusu usule uyulmadan, ihalenin feshi davasında, ilk derece mahkemesince davalılar lehine ayrı ayrı hükmedilen vekalet ücretine ilişkin bendlerin çıkartılarak davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiği-
Takip, alacaklı tarafından (iflasın ertlenmesi) tedbir kararından sonra başlatılmış ise de, tedbir kararının alacaklıya tebliğ edildiği veya alacaklının takipten önce tedbir kararının varlığından haberdar olduğu görülmediğinden, icra işlemlerinin tedbir kararı içeriğine aykırılığı sonucunun oluşmasında, alacaklıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı ve bu durumda, mahkemece, tedbir kararı uyarınca, tedbir kararından sonra açılan takibin itiraz eden borçlu yönünden "durdurulmasına" karar verilmesi gerekirken, "takibin iptali" yönünde hüküm tesisi ve haksız olarak şikayet yoluna başvurulmasına sebebiyet vermeyen alacaklı aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Şikayetçi haciz alacaklısının icra mahkemesine başvurusu, "alacaklı oldukları icra dosyası üzerinden İİK. mad. 120 gereğince verilen yetki belgesini, diğer bir icra dosyasına ibrazları üzerine, ilgili icra müdürlüğünce verilen kararın kaldırılmasına ilişkin olup, mahkemece bu kapsamda inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği-
İİK mad. 121 gereği alacaklı tarafından alınan yetkiye istinaden açılan ortaklığın giderilmesine ilişkin davanın duruşma açımlaksızın evrak üzerinde görülemeyeceği- Davacı vekiline tebliğ edilen muhtıra ile tensip iki haftalık kesin süre verilip, bu süre içinde ara kararı gereği yerine getirilmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmişse de, kesin süre gereğinin davacı vekili tarafından süresi içerinde yerine getirildiği ve karar verildiği tarihten önce de kesin sürenin yerine getirildiğinin mahkemeye bildirildiği anlaşıldığından, mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin de isabetsiz olduğu-