Kural olarak, icra mahkemesi kararlarının “kesin hüküm” teşkil etmedikleri, tarafları ve konuları aynı olan kararların, kesinleşmesi koşuluyla, birbirlerine karşı (önceki kararın sonrakine karşı) “kesin hüküm” teşkil edeceği-
Mahkemece, borçlu şirkete temsil ve ilzama yetkili kişilerin kimler olduğunun, bu şahısların şirketi münferit yetki ile mi, yoksa müşterek yetki ile mi temsil ettikleri hususu ticaret sicilinden araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
İlamda yer alan avukatlık ücretinin ancak asil adına takibe konulabileceği; vekil vasıtasıyla vekalet ücretinin takibe konulması halinde, İİK’nun 138. maddesi uyarınca icra müdürlüğünce ayrıca icra vekalet ücreti de takdir edilmesi gerekeceği-
“Kısa karar” ile “gerekçeli karar” arasında çelişki yaratılmış olması halinde icra mahkemesince -10.04.1992 T. ve 7/4 sayılı İçt. Bir. K. uyarınca- çelişkinin giderilmesi ve verilen önceki kararla bağlı olunmaksızın yeni bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, ödemesi gereken borcu ödemeyerek kendi kusuru ile hakkında takip yapılmasına sebebiyet verdiğinden, takiple ilgili olarak icra vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekeceği-
İstem aynı sebepten reddolunduğuna göre tek bir ücreti vekalete karar verilmesi yerine davalıların ayrı ayrı ücreti vekalete mahkum edilmelerinin isabetsiz olduğu-
Davacı vekili icra müdürlüğünde "takibimizden feragat ediyoruz, senet aslının tarafımıza tevdiini talep ederiz." şeklinde beyanda bulunmuş olup, söz konusu bu beyan, hakkın özünden feragatin niteliğinde olmadığı, esas haktan feragatin açık bir şekilde yapılması gerekli olduğundan, hakkın özünden değil, sadece takipten feragat edildiğinden, esas hakkın, hukuki varlığını korumaya devam edeceği ve alacaklı, alacağının tahsili için dava veya yeniden icra takibi yoluna başvurabileceği-