Davacının tüketici hakem heyetine başvurarak, "cep telefonunun garanti kapsamında tamir edilmediğini" ileri sürerek "bedelinin iadesini" istediği, tüketici hakem heyetinin, kararı ile "cep telefonunun bedelinin, şikayetli firma tarafından tüketiciye ödenmesi, ayıplı cihazın şikayetli firmaya iadesine" karar verildiği, karara istinaden bedelin tahsili amacıyla davacı vekili tarafından icra takibi yapıldığı, icra müdürlüğünün kararı ile "cep telefonunun, alacaklı vekilince kargo vasıtası ile borçluya gönderilmesi ve buna ilişkin kargo makbuzunun ibrazı sonrasında bedelin alacaklıya ödenmesine" karar verildiği, alacaklı vekili tarafından cep telefonunun gönderildiğine ilişkin gönderi makbuzunun dosyaya ibraz edildiği, davalı şirket tarafından ise ilgili hakem heyeti kararı uyarınca cep telefonunun iade edilmesi amacıyla, davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı uyuşmazlıkta, davacı vekilince, kendilerince cep telefonu iade edilmesine rağmen müvekkili hakkında yapılan bu icra takibinin iptali istenmiş olup, iptali istenen işlemin, icra ve iflas dairelerinin yaptığı muamelenin kanuna muhalif olmasından kaynaklandığı, talebin, koşulları bulunmamasına rağmen icra müdürlüğünce yapılan icra takibinin iptali istemine ilişkin olduğu ve 4077 ve 6502 s. Kanunlardan kaynaklanmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın icra hukuk mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerektiği-
Kural olarak icra mahkemesi kararlarının uygulanması için kesinleşmesinin gerekmeyeceği- Mahkemece, aynı alacak için alacaklı tarafından daha önce aynı ipotek için icra takibi yapıldığı ve takip talebinin reddedildiği, icra mahkemei ilamıyla da şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmış olup, icra mahkemesinin, takip talebinin reddine ilişkin karara yönelik şikayetin reddine dair verdiği karar kesinleşmeden ilamlı icra takibi yapılması haline mükerrer takipten söz edilemeyeceği, takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Satış isteme süreleri hak düşürücü nitelikte olup; icra müdürünün satış talebinin öngörülen süreler içinde yapılıp yapılmadığını re'sen gözetmesi gerektiği- Satış isteme sürelerinin geçmesine rağmen, icra müdürünün satış talebini kabul etmesinin, İİK.'nun emredici nitelikteki anılan maddelerine aykırı bir durum yaratacağı, ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Somut olayda, şikayetçinin, velayeti kendisinde bulunan çocuklarına velayeten icra mahkemesine yaptığı başvuru, çocukların babası olan borçlunun ölümünden sonra haczedilen emekli ikramiyesi ile yetim aylığının, çocuklar tarafından mirasın reddedilmesi ile beraber terekeye dahil olmaması nedeniyle çocuklara ait olduğu, bu nedenle borçlunun borcundan dolayı haczedilemeyeceği gerekçesiyle haczin kaldırılmasından ibaret olup, yetim aylığına konulan haciz, bizzat şikayetçinin hukukunu ilgilendirdiğinden, şikayetçinin haczin kaldırılmasını istemekte hukuki yararı olduğu-HMK.'nun 33. maddesi gereğince, başvurunun hukuki tavsifi hakime ait olup, iddianın yukarıda özetlenen içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle başvurunun istihkak davası niteliğinde olduğu, o halde mahkemece, şikayetçinin haczin kaldırılması isteminin istihkak davası olarak vasıflandırılıp, noksan harcı da tamamlatılmak suretiyle yargılamanın istihkak davası kapsamında sürdürülerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Teminat dava şartının (HMK. mad. 114), borçlunun icra mahkemesine yaptığı şikayetlerde de kıyasen uygulanacağı- Kamerun vatandaşı borçlunun, MÖHUK. mad. 48 uyarınca teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için kendisine kesin mehil verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatı yatırmaması halinde şikayetin usulden reddine, aksi halde dava şart eksikliği süresinde giderildiğinden tebligatın usulsüz olduğuna ve diğer başvurularına yönelik işin esasına girilmesi gerekeceği-
Menfi tespit ilamında belirtilen borçlu olanmadığına dair miktarın bakiye dosya borcu hesabında dikkate alınmak kaydıyla bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin yetki itirazının kabulüne dair karar vermesinden sonra borçlu vekili davadan feragat ettiğine göre mahkemece yeniden dosyanın ele alınıp feragat konusunda karar verilmesinin mümkün olmadığı-
6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesine göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceğinden, somut olayda anılan ilamın hüküm kısmının bu haliyle infaz kabiliyetinin bulunmadığı -