HMK.nun 26.maddesi gereğince hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği ve bu durumun kamu düzeniyle ilgili olduğu-
İcra mahkemesince talep bulunmadığı halde icra emrinde istenebilecek alacak yönünden inceleme yapılıp bu nedenle icra emrinin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı, davalıların bayilerle yapılan anlaşmalara uygun olarak vade farklarını zamanında tahsil etmediklerini, zararının doğduğunu ileri sürmüş olup, vade farkı alacağının öncelikle asıl sorumlularından tahsili, mümkün olmadığı takdirde davalılardan tahsilinin gerektiği, ancak; davalılar aleyhine açılan işbu dava, sorumluluk davası niteliğinde olup, koşulları oluştuğunda yöneticilerden de doğrudan talep edilmesinin mümkün olduğu, bu tür zarar alacağında, sıralı bir sorumluluğun söz konusu olmadığı, o halde; vade farkının tahsil edilmemesiyle ilgili olarak davacının dava hakkının bulunduğunun kabulü ile, bu kalem zarar iddiasıyla ilgili olarak da işin esasının incelenmesinin gerektiği- Davacı vekilinin, 05.06.2006 tarihli oturumda dava ettiği tazminat tutarının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istediği, davalılarca da bu isteme karşı iddianın genişletildiği yönünde karşı konulmaması üzerine; eski TTK'ya göre, yönetim kurulu üyelerinin, kusursuzluklarını ispat etmek ve zarara neden olan görevin bir veya birkaç yöneticiye yahut murahhaslara verildiğini kanıtlamaları halleri hariç, yasa ve ana sözleşme hükümleri uyarınca yapılması gereken görevlerini kasten veya ihmal sonucu olarak yapmazlarsa, meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olacağı ve yeni seçilen yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini denetçilere bildirmek zorunda olup, aksi halde bu sorumluluğa iştirak etmiş sayılacağı, yöneticiler için düzenlenen kusursuz sorumluluk halinin, aynı zamanda denetçiler için de öngörüldüğü, kurul halinde çalışmaları kararlaştırılmışsa, bu sorumluluğun da müteselsil nitelikte olacağı düzenlenmiş olup; tazminat talebinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde olduğu dikkate alınmadan, yazılı şekilde davalıların payları oranında hüküm kurulmasının doğru görülmediği- Talep edilen tazminatın, 31.12.2002 gününden itibaren temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesi istenirken, talep aşılarak yazılı şekilde temerrüt tarihinin 31.12.2001 tarihi olarak tespit edilmesinin de doğru görülmediği-
Dava dilekçesi ile taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacı yüklenici adına isabet eden 1 numaralı bağımsız bölüm tapusunun davacı yüklenici adına satış yetkisinin verilmesi istenmiş, yapılan yargılama sonucunda ise anılan bağımsız bölümün davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş olup, bu kararla talep aşılmış olduğundan, kararın taraflar yararına bozulması gerektiği-
Davacı-davalı kadının ziynetlere yönelik faiz talebi olmadığı halde talep aşılarak kadın lehine hükmedilen ziynetlere faiz uygulanmasının hatalı olduğu-
Hakimin talepten fazlasına hükmedemeyeceği; davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince yoksulluk nafakası takdirinin doğru görülmeyeceği-