Tasarrufun iptali davasının bedele dönüşmesi halinde yapılacak işlem-
Haciz tutanağının İİK.’nin 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olmasına, davanın 5 yıllık süre içerisine açılmış olmasına, ivazlar arasında önemli oransızlık bulunmasına, alacağa mahsuben yapılan satışın mutad ödeme olarak kabulünün mümkün olmamasına göre, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Davalı borçlunun şirket ortağının eşi davalı üçüncü kişiye ve onun da diğer davalılara satılan taşınmazlardaki hisse satış işlemlerinin tasarrufun iptali gereken işlem niteliğinde olduğu- Davanın kabulü ile, davalı borçluya ait hissenin davalılara satışına ilişkin tasarruf işleminin icra dosyasındaki alacak ve ferileri toplamı ile sınırlı olarak iptaline, davacıya haciz ve satış yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, dava değerini, takip konusu alacak miktarı ile iptaline karar verilen şeyin değerinden hangisi az ise o değerin oluşturduğu, mahkemece, bu ilke dikkate alınmadan hangi değerin esas alındığı belirtilmeden ve neyin esas alındığı anlaşılamaz şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilemeyeceği-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda..
6183 sayılı Kanun’un 31. maddesi gereğince dava konusu taşınmazı kötüniyetle elden çıkartanların ellerinden çıkardıkları tarihlerdeki değeri belirlenerek ve o tarihteki kamu borcu tespit edilip o borç ile sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Davacılar vekillerinin dilekçelerindeki vakıaların açıklanması gözetildiğinde, asıl davanın İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış olduğu anlaşıldığından, asıl dava yönünden İİK 277 vd.na göre tasarrufun iptali koşulları olup oluşmadığı belirlenmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğu- Birleşen dava yönünden davacı vekillerinin özellikle temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri beyanlara göre birleşen davanın TBK 19 maddesine dayalı olarak açıldığının anlaşıldığı- Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasının, yazılı yargılama usulüne tabi TBK 19'a dayalı dava ile birlikte görülemeyeceği, birleşen dosyanın tefrik edilerek birleşen davanın TBK m. 19 koşulları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında birden fazla takip olduğu ve dava konusu araç yönünden açılmış başkaca tasarrufun iptali davaları da olduğu anlaşıldığından, davalı üçüncü kişilerin aracın bedelinden sadece bir kez sorumlu olmaları nedeni ile hüküm fıkrasına 'tahsilde tekerrür oluşturamayacak şekilde' ifadesi eklenerek tahsile karar verilmesi gerektiği-
İcra takibine konu alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, borcun daha önce doğduğunun ispatlanması durumunda işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi, aksi durumun tespiti halinde ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-