Tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık"nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden ... icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Davacının, iptal davası ... olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde ... icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan ... bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Tasarrufun haciz tarihinden geriye doğru 2 yıl içinde yapılmadığı anlaşıldığından mahkemece bedel farkından dolayı iptale karar verilemeyeceği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu-Davacının iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK.’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- Aynı şekilde davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu taşınmaz cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı 3. kişinin elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı-
Davalının borcunun şahsi borç olup, İİK. 45 madde hükmüne göre davacı bankanın alacağını 4 adet ipotekli taşınmazı paraya çevirip alma imkanı varken, mahkemece diğer davalılara yapılan hisse devirlerinin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gözetildiğinden bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dava konusu tasarruf, takip konusu borçtan önce yapıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi'ne karar verilmesi gerekeceği-
Ticari işletme niteliğinde dershane binası devri halinde, davalının İİK 280/3 hükmü gereğince belirlenen şartların yerine getirilmemiş olması halinde, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Taşınmazların 4. kişiye devretmesi nedeni ile davanın tazminata döndüğü anlaşıldığından, yerel mahkemece sadece tazminata karar verilmesi gerekirken tasarrufun iptaline karar verilmesi infazda tereddüt oluşturacağı-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Bu tür davalarda dava konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise; üçüncü kişinin yapılan satıştan elinde artı bir para kalır ise, o miktar ile sorumlu olacağı- Somut olayda borçlunun borcu nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalının mamelekinde kalan bir para olmadığı anlaşılmakta olduğundan, bu durumda; Bölge Adliye Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği- Öte yandan; HMK’nun 333/1.maddesinin; davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdir edilmesi gerektiğini belirtmiş olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince "davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına" karar verildikten sonra, tarafların haklılık durumları da değerlendirilerek," yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa" yükletilmesi gerekeceği-
Sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin davada öncelikle şikayetçinin geçerli bir takibi ve haczi olmasının dava şartı olduğu ve bu hususun karar kesinleşinceye kadar dikkate alınması gerektiği- Şikayetçi alacaklı aleyhine İİK 277 ve TBK 19 uyarınca takibin iptali istemi ile açılan davanın kabulü ile takibin iptaline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından, sıra cetvelinin iptaline ilişkin davada şikayetçinin hukuki menfaati kalmadığı-
Davalının davalı borçlunun eşi olduğunun, İİK 280/1 hükmü gereğince borçlunun durumunu bilen/bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılmasına, dava konusu gayrimenkullerin davalının elinden de çıkartılması sebebi ile talebin bedele dönüşmüş olduğu-