Davalı borçlu şirket ile davalı 3.kişi şirketin aynı ticari alanda faaliyet gösterdikleri, 23.05.2011 tarihinde 2 adet, 24.05.2011 tarihinde 5 adet taşınmazın davalı borçlu şirket tarafından davalı 3.kişi şirkete devredildiği anlaşıldığından dava konusu tasarrufların; İİK’nın 280/son maddesi gereğince, ticari işletmenin mühim bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının mahkemece tartışılmadan hüküm verilmesinin isabetli görülmediği-
TBK 19'a dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarda, muvazaalı işlemin iptali için, dava konusu şeyi devir alan kişilerin tümünün muvazaa işleminde birlikte hareket ettiğinin ispatı gerektiği, İİK 283/2 nci maddesindeki bedele dönüşme halinin,  bu davalarda kıyasen uygulanamayacağı- Sadece dava konusu şeyin yargılama sırasında devredilmesi halinde HMK'nın 125.maddesinin uygulanması suretiyle davanın tazminata dönüşmesinin mümkün olduğu- Devir işleminin davanın açılmasından önce gerçekleşmesi durumunda HMK m. 125'in de uygulanma imkanı bulunmadığı-
Davacının davalıların borçluların durumunu bildikleri ve bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun (İİK'nın 280/1) somut delillerle ispatlamamış olduğu-  Tasarrufun iptali davasında, davalı üçüncü kişiler arasında da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan ve iptali istenilen taşınmazların toplam değeri alacak miktarından fazla olduğundan, takip konusu alacak miktarı üzerinden vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanarak, iptali istenilen taşınmazların satış tarihindeki değerlerine göre oranlamak sureti ile her bir davalının alacağı vekalet ücretinin tereddüt oluşturmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği-
İİK m. 284 uyarınca, tasarrufun iptali davasının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerektiği (hak düşürücü süre)- Yargılama sırasında üçüncü kişinin dava konusu taşınmazı devretmesi durumunda ise 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra davalı dördüncü kişinin davaya dahil edildiği gerekçesiyle bu kişi bakımından davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Davalı borçlu vefat ettiğinden ve mirasçılar mirası reddettiklerinden, yargılamaya tereke temsilcisinin huzuruyla devam edildiği gözeitlerek harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden borçlunun terekesinin sorumlu tutulması gerektiği, bunun yerine taraf sıfatı bulunmayan davalı mirasçıların sorumlu tutulmalarının hatalı olduğu- Dava konusu taşınmazlarda satış tarihinden sonra tadilat yapıldığı ileri sürüldüğünden, mahkemece davalı tarafından sunulan tadilata ilişkin faturaların ve yapılan tadilatların bu taşınmazların o tarihteki değerine etkisinin tartışıldığı bir ek rapor alınarak taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerinin buna göre belirlenmesi gerektiği-
Davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve  borçlu hakkında alınmış kesin veya  geçici  aciz belgesinin (İİK'nin 277 md) bulunması gerektiği ve ön koşulların bulunması halinde ise İİK'nin 278., 279. ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının  bulunup  bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında, mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağı davasının bekletici mesele yapılacağı-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşulları yanında kesinleşmiş bir alacağın varlığı ve yargılama boyunca da alacağın varlığının devam etmesi gerektiği, davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde "konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan 4. kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada 3. kişinin, dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- İİK 282 madde kapsamında borçlu ile lehine tasarrufta bulunan davalı arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Eldeki somut olayda, davalı borçlu ile haklarındaki dava kabul edilen 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan; mahkemece, zaten alacağın tahsili için açılan davada borçlunun mükerrer borç ödeme külfeti yüklenerek tazminattan sorumlu tutulmaması doğru ise de, hakkındaki davanın kabulü ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalıların müşterek müteselsil sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, hem davalı 3.kişi S. A.'ın dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle, hem de davalı 4.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle davacının icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak sorumlu tutulması (tahsilde tekerrür olmamak üzere) yönünde karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde, yalnızca davalı 4.kişi şirket aleyhine bedele hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Her ne kadar İİK.’nin 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen eldeki davada, davacının takip dosyasında alacağının ferileri işlemeye devam ettiğinden faize hükmedilmeksizin takip konusu alacak ve ferilerini geçmemek üzere davalının tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerekirken tekrar faize hükmedilmesinin doğru olmadığı-