Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK.’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- Aynı şekilde davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu taşınmaz cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı 3. kişinin elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı-
Ticari işletme niteliğinde dershane binası devri halinde, davalının İİK 280/3 hükmü gereğince belirlenen şartların yerine getirilmemiş olması halinde, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Taşınmazların 4. kişiye devretmesi nedeni ile davanın tazminata döndüğü anlaşıldığından, yerel mahkemece sadece tazminata karar verilmesi gerekirken tasarrufun iptaline karar verilmesi infazda tereddüt oluşturacağı-
Davalının borcunun şahsi borç olup, İİK. 45 madde hükmüne göre davacı bankanın alacağını 4 adet ipotekli taşınmazı paraya çevirip alma imkanı varken, mahkemece diğer davalılara yapılan hisse devirlerinin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gözetildiğinden bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dava konusu tasarruf, takip konusu borçtan önce yapıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi'ne karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Bu tür davalarda dava konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise; üçüncü kişinin yapılan satıştan elinde artı bir para kalır ise, o miktar ile sorumlu olacağı- Somut olayda borçlunun borcu nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalının mamelekinde kalan bir para olmadığı anlaşılmakta olduğundan, bu durumda; Bölge Adliye Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği- Öte yandan; HMK’nun 333/1.maddesinin; davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdir edilmesi gerektiğini belirtmiş olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince "davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına" karar verildikten sonra, tarafların haklılık durumları da değerlendirilerek," yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa" yükletilmesi gerekeceği-
Sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin davada öncelikle şikayetçinin geçerli bir takibi ve haczi olmasının dava şartı olduğu ve bu hususun karar kesinleşinceye kadar dikkate alınması gerektiği- Şikayetçi alacaklı aleyhine İİK 277 ve TBK 19 uyarınca takibin iptali istemi ile  açılan davanın kabulü ile takibin iptaline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından, sıra cetvelinin iptaline ilişkin davada şikayetçinin hukuki menfaati kalmadığı-
Davalının davalı borçlunun eşi olduğunun, İİK 280/1 hükmü gereğince borçlunun durumunu bilen/bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılmasına, dava konusu gayrimenkullerin davalının elinden de çıkartılması sebebi ile talebin bedele dönüşmüş olduğu-
İİK 277 vdna göre açılan tasarrufun iptali davasında .borçlu hakkında kesinleşmiş bir takibin olması ve bu takibin yargılamanın devamı boyunca varlığını devam ettirmesi gerektiği- Borçlunun finansal kiralama ile kiraladığı makineler üzerine iştirak haczi konulduğundan ve bu hacizle ilgili olarak, istihkak iddiası yok ya da reddedilmiş ise davacı-alacaklı bu makineler üzerinde haczi nedeni ile satış isteme yetkisi olacağından, davacı alacaklının bu makineler yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Borçlu tarafından 198.000 metre kumaşın davalı şirkete devrinin iş yerinin önemli bir kısmının devri olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu-  Davalı borçlu ile anılan üçüncü kişi şirket arasında önceye dayalı ve borçluya ait kumaşların üçüncü kişi tarafından boyanması dahil olmak üzere bir ticari ilişki olduğu, üçüncü kişi şirketin ...tarihi itibari ile borçlu şirketten alacaklı olduğu uyuşmazlıkta, dava konusu kumaşlar, borçlunun bir başka alacaklısının, yaptığı hacizde üçüncü kişi elinde haczedildiğinden, kumaşlar üzerinde borçlu şirketin etiketinin olduğu tesbit edilmişse de, bu kumaşların hangi gerekçe ile orada bulunduğu netleşmediğinden ve davacı alacaklının alacağa mahsuben üçüncü kişinin elinde bulunduğu iddiası davalı şirket A.Ş tarafından kabul edilmediğinden (mahkemece böyle bir tespit de yapılmadığından, mahkemece dava konusu kumaşların üçüncü kişi elinde bulunma sebebi beyan ve gerekirse ticari defterler üzerinde yapılacak araştırma ile tespit edilerek, borçludan üçüncü kişiye yapılmış bir devir niteliğinde ise, bu kez kumaşın devir tarihindeki değeri ve borçlunun o tarihteki aktif sermayesinin ne olduğu belirlenerek, oranlamak sureti ile borçlunun ticari emtiasının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması ve emtianın önemli bin kısmının devri niteliğinde değilse ve alacağa mahsuben yapılmış bir devirse, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki iştigal konuları dikkate alındığında, bunun mutad ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği-
Her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerinin gerekçeli kararlarında, 16.01.2013 tarihinde yatırılan 100,00 TL tutarındaki satış avansının yeterli olduğu belirtilmiş ise de; söz konusu avans tarihinin 18.01.2012 olduğu görülmekle birlikte, bu avansın, şikayete konu taşınmazlara henüz haciz konulmadan önce yatırılması ve dosyada 10.01.2012 ve 11.01.2012 tarihli başkaca taşınmaz hacizleri de bulunması nedeniyle, şikayete konu taşınmazlara ilişkin olduğunun kabulünün mümkün olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin, taşınmazların, tasarrufun iptali kararı gereğince cebri icraya konu edilmesi nedeniyle İİK’nın 106 ve 110. maddelerinin uygulanamayacağına dair gerekçesinin; İİK'nın 283/1. maddesine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklının tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde edeceği, İİK'nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceği tabi olduğundan ve söz konusu yetkiyle konulan haczin de ayakta kalması için, İİK’ya göre süresi içerisinde satış talep edilip avansının yatırılması gerektiğinden, yerinde bulunmadığı-