Uyuşmazlığın; İİK.'nin 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, bu tür davaların dinlenebilmesi için, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerekeceği-
Haczin 25.03.2014 tarihinde yapıldığı dava konusu satışın ise 13.01.2012 tarihinde gerçekleştiği, İİK'nın 278/2. fıkrasındaki hacizden geriye doğru 2 yıllık süre geçmiş olması nedeni ile ivazlar arasında önemli oransızlık olduğundan satışın iptali gerektiği yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi kararı yerinde olmamakla birlikte, davalı üçüncü kişinin İİK'nın 280/1. maddesine göre borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğunun kanıtlanmış olmasına göre "davanın reddine" dair kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
"Davalılar arasında akrabalığın ya da herhangi bir ilişkinin davacı tarafından net bir şekilde ispatlanamadığı, taşınmazın keşifte belirlenen gerçek değeri ile ödenen satış bedeli arasında misli farkın bulunmadığı, kaldı ki 280.000,00 TL bedelin 85.000,00 TL'sinin araç devri yoluyla, kalan kısmının banka havalesi yoluyla ödendiğinin davalı tarafça noter senedi ve banka kayıtları ile ispatlandığı nazara alındığında, mevcut delil durumuna göre, davalılar yönünden tasarrufun iptali için yasada aranan iptal şartlarının oluşmadığı" yönündeki mahkeme görüşünün yerinde olduğu-
Taşınmazın tapuda gösterilen satış değerinin 20.000,00 TL, bilirkişi raporuyla belirlenen gerçek değerinin ise 101.940,50 TL olduğu, böylece mislini aşan fark bulunduğu, İİK'nın 278/2. maddesi gereğince edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu, davalı 3.kişi N.İ. taşınmazın satışı için 20.000,00 TL' nin dava dışı İ.A. hesabına ödediğini iddia etmişse de bu kişiyle herhangi bir ilişkinin kurulamadığı, kurulsa dahi bu bedelin tapuda gösterilen değere eklenmesiyle yine mislini aşan farkın oluşacağı anlaşılmakla; mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik olduğu-
İcra takibi sırasında 12.01.2015 tarihinde fiili haczin yapıldığı ve davalı- borçlunun meskeninden taşındığının belirlendiği, taşınmaz devrinin ise 20.10.2009 tarihli olup haciz tarihinden geriye doğru 2 yıl içinde kalmadığı- Bu durumda bedel farkından dolayı tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği-Ancak davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı da verilebileceği- Dosya kapsamında; davalılar arasında İİK'nun 280./1 maddesine göre arkadaşlık, akrabalık, ticari ilişki veya komşuluk tespit edilememiş, lehine tasarrufta bulunulan davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu ispatlanamamış olduğundan, mahkemece verilen "davanın reddine" dair kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu, benzinlik ve arsa niteliğindeki taşınmazın fiilen benzin istasyonu niteliğinde ticari işletme olduğu anlaşıldığından bu durumda davalı borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında yapılan devrin işyeri devri niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre, İİK’nın 280/son da belirtilen devir için gerekli ilan ve bildirimlerinin yapıldığı iddia ve ispat olunmadığından davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi nüfus kayıtlarına borçluların baba-oğul olduğu, bağımsız bölümün satış suretiyle devredildiği ... ise ... ...'ın amcasının damadı olduğu, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki akrabalık ilişkisi dikkate alındığında davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre bu tasarruf yönüyle de davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece, taşınmaz satışının daha önceden yapıldığı, ancak tapu devrinin sonraki yıllarda gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, İİK.nun 278. Maddesi kapsamında ivazlar arasında mislini aşan fark bulunup bulunmadığı tartışılmamış olduğu- Mahkemece taşınmazın hissesi üzerindeki haczin kimin tarafından ödendiği araştırılarak sonucuna göre; söz konusu haciz borcunun davalı borçlu tarafından ödendiği saptanırsa, bu durumda taşınmazın tapuda gösterilen satış değeri ile gerçek değeri arasında mislini aşan bedel farkının gerçekleştiğinin kabulü ile İİK'nun 278. maddesi gereğince davanın kabulüne, haciz borcunun davalı 3.kişi S.tin Y. tarafından ödendiğinin tespiti halinde ise alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından ve satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerekeceğinden mislini aşan bedel farkı olmayacağından "davanın reddine" karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik araştırma ile karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 4.kişi, davalı 5. kişi, davalı 6.kişi, davalı 7. kişi ve davalı 8. kişi yönünden iptal sebebinin geçerli olmamasına, bu kişiler yönünden iptale karar verilebilmesi için davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduklarının ispat edilmiş olmasının gerekmesine, davalı 4. kişinin davalı borçlu ile ticari ilişkilerinin bulunmasına davalı 5. kişinin davalı borçlunun eşi olmasına, davalı ile davalı borçlunun eşi arasında ilişki olduğu, bu ilişkinin asliye hukuk mahkemesinin dosyasından anlaşılıyor olmasına, diğer davalılar temyiz yoluna başvurmamış olmasına göre davalı vekilinin ve diğer davalı vekilinin dilekçelerinde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmamasına, davalılar arasında akrabalık, yakın arkadaşlık sosyal ve hukuki ilişki olduğunun, yani davalı ...’in İİK’nun 280/1 maddesi kapsamında kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Noter huzurunda düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde 'taşınmazların karşılığının nakden ve tamamen ödendiği' yazılı olup, bu miktarın başka bir belge ile ispatlanmasına gerek olmadığı, buna göre ivazlar arasında misli bir fark da oluşmadığından İİK'nin 278. maddesinin 3. fıkrasının 2. bendinin uygulanma koşullarının oluşmadığı; diğer yandan davalı üçüncü kişi ...’ün borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun da ispatlanamadığı ve dolayısıyla İİK'nin 280. maddesi kapsamında iptal kararı verilemeyeceği gerekçesiyle 'davanın reddine' dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-