Davalılardan dördüncü kişi S. B. ve beşinci kişi V.D.yönünden (İİK. 282. maddesi hükmüne göre kötü niyetli üçüncü kişi) İİK. 278/3-2 maddesinin uygulama yeri bulunmadığı- Dördüncü ve beşinci kişi konumundaki kararı temyiz eden davalılar S. B. ve V.D. yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark davanın kabulü için yeterli olmayıp kötü niyetlerinin ispatlanmış olması gerekir. Bunun dışında taşınmazın birbirine yakın tarihlerde devredilmesi de davalı S. B. ve V.D'nin kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinden ve bu davalıların davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğu da ispatlanamadığından davanın dördüncü ve beşinci kişi konumundaki S. B. ve V.D. yönünden reddi ile İİK'nun 283. maddesi gereğince davalı üçüncü kişi F.B.' nin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında tazminatla (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerekeceği-
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiş olduğu, ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Kanunun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmış olduğu- Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Somut olayda İİK’nun 278/3-1 maddesinin uygulama olanağı olmamasına rağmen bu madde uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru olmamakla birlikte İİK’nun 280/1. maddesi gereğince, davalı borçlunun kardeşi olan davalı N.G.'nin borçlunun mali durumunu ve alcaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi gerektiğinin kabulünün gerektiği- bu madde kapsamında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgı sonucu gerekçede hata edilerek İİK'nun 278/3-1 maddesi uyarınca kabul kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
İİK.nun 282. maddesi gereğince tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denildiği- Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü veya ondan sonraki kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlı olduğu ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesinin bunların kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlı olduğu-
Davalıların tasarruf tarihinde bankadan çektikleri ve bankaya yatırdıkları paralara ilişkin olarak dosyaya sunulan dekontların da dikkate alınması ile (aynı banka şubesinde aynı saat ve dakika içinde yapılan işlemde saniye farklarının makul görülmesi ile), dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki rayiç değeri ile tapuda gösterilen değeri arasında İİK.'nin 278/2. maddesi gereğince mislini aşan fark bulunmamasına ve davacı tarafından İİK.'nin 280/1. maddesi kapsamında davalı üçüncü kişi şirketin diğer davalı borçlunun mal kaçırma ve alacaklısına zarar verme kastını bildiği ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispatlayamamasına göre usul ve kanuna uygun olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.'nin 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki rayiç değeri ile tapuda gösterilen değeri (taşınmaz üzerinde bulunan haciz miktarının da eklenmesi ile) arasında 6183 sayılı yasanın 28/2. maddesi gereğince mislini aşan fark bulunmamasına ve davacı tarafından 6183 sayılı yasanın 30. maddesi kapsamında davalı üçüncü kişinin diğer davalı borçlunun mal kaçırma ve alacaklısına zarar verme kastını bildiği ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispatlayamamasına göre usul ve kanuna uygun olan "davanın reddine" ilişkin hükmün onanmasına-
Tasarrufun iptaline ilişkin davaların görülebilmesi için borçlu hakkında 6183 Kanun'a yasaya göre bir takip yapılmış ve takibin kesinleşmiş olması gerektiği; ancak aciz belgesine gerek olmayıp borçlunun borcunu ödeyememe durumunun gerçekleşmiş olmasının yeterli olduğu- Anılan Yasanın 24.maddesi gereğince borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi, borçludan aldığı malı üçüncü bir kişiye devrederse alacaklının, devir tasarrufunun yapıldığı kötüniyetli üçüncü kişilere karşı iptal davası açabileceği- Buradaki "kötüniyetli üçüncü kişiler" iptal davasına konu malı borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla temlik ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişiler olduğu; kötüniyetin ispatının davacı alacaklıya ait olduğu-
Asıl davada borcun tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü yerinde iken, birleştirilen davada faktoring sözleşme tarihi dikkate alındığında, temlik protokolünün temlik sözleşmesi ile aynı tarihte yapılmasının hayatın olağan akışına uygun olacağı ön kabulüne göre tasarruf işleminin borçtan önce yapıldığı kanaatine varılmakla birleştirilen davanın İİK 278. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK 278/2 hükmü gereğince de dava konusu gayrımenkulün davalı borçlu tarafından davalı ...'a gerçek değerinin çok altında düşük bedel ile satılmış olmasına, davalı 3. Kişi ...'ın davalı borçlunun kardeşi ile evli olduğunun anlaşılmasına, davalı ... ...'ün de davalı borçlunun yiğeni olmasına, İİK 280/1 hükmü gereğince davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişiler olduğunun anlaşılmış olmasına göre mahkemece verilen 'davanın kabulüne' ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-