İptali istenen satış işleminin gerçekte 750.000,00 TL bedel ödenerek yapılmış bulunduğunun anlaşıldığı, taşınmazın emsallerine göre nispeten yüksek bedelle de olsa tercih edilme nedeninin davalı alıcıların geçerli özel durumlarından kaynaklı olması karşısında, satışın gerçek bir satış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir yanılgı tespit edilemediği ve ayrıca davalı alıcıların borçlu satıcının içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklısını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu hususunun da davacı banka tarafından somut herhangi bir bilgi ve belge ile kanıtlanamamış bulunduğu gerekçesi ile "davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddine" dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazın satış bedeli ile rayiç bedeli arasında misli fark bulunduğu, davalıların eşlerinin kardeş olduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerinden, davalı üçüncü kişinin, davalı-borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılara zarar verme kastını bilebilecek durumda olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davalılar arasındaki tasarrufun İİK 278/2 ve 280/1 maddeleri uyarınca iptale tabi bulunduğu, ayrıca davalıların konut kredisi çekmek amacıyla kendi aralarında muvazaalı olarak satış yaptıklarına ilişkin iddialarının ise, muvazaanın tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı ileri süremeyecekleri-
İİK'nin 278 maddesinde borçlu tarafından yapılan bağışlama ve ivazsız tasarrufların hangi koşullarda gerçekleşmesi halinde iptal edilebileceğinin düzenlenmiş olduğu- Kanun'un ön gördüğü belli bir süre içinde borçlu tarafından yapılan bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar alacaklıların iptal davasına yol açabileceği- Borçlunun bağışlama ve ivazsız tasarruflarını iptal konusu olabilmesi için hacizden veya haciz edilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden veya iflasın açılmasından itibaren geriye doğru iki yıl içinde yapılmış olması gerekeceği- Bu madde uyarınca bir ivazsız tasarrufun iptal edilebilmesi için öncelikle tasarrufun haciz tarihinden (haciz tutanağının düzenlendiği tarihten) ya da tapu siciline haciz konulduğu tarihten veya haciz edilecek mal bulunamamışsa, haczedilen malların takdir edilen kıymetlerine göre borcu karşılamayacağı anlaşılmışsa (İİK'nin 105/2 maddesi) yine haciz tutanağının düzenlendiği tarihten veya malların satış bedeli alacaklının alacağına tamamen yetmemişse (İİK'nin 143/1 maddesi) aciz tarihinden veya iflasın açılması (İİK'nin 165 maddesi) tarihinden geriye doğru iki sene içinde yapılmış olması gerekeceği-
Davalı 3. kişilerin; davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun ispat edilememiş olmasına göre; "davanın reddine" dair mahkemece verilmiş olan kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davalı borçlunun taşınmazını eşi olan davalı üçüncü kişiye satış göstermek suretiyle devrettiği, bedeli borçlu tarafından ödenerek satın alınan bir diğer taşınmazını ise davalı üçüncü kişi eşi adına tescil ettirildiği anlaşıldığından her iki tasarrufun da iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek mislini aşan bedel farkının varlığı değerlendirilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin öğretmen, eşinin ise doktor olduğu, Ankara'da ikamet ettiklerinden, daha sonra dönmek üzere aldıkları taşınmazda davalı borçlu şirket yetkilisinin oturmaya devam etmesinin ve sonra da dava dışı bir başka kişiye taşınmazın kişiye kiraya verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı- Tanık beyanları, davalı üçüncü kişi cevap dilekçesine göre, davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketin yetkilisini yalnızca tanıdığı anlaşıldığından, yakın arkadaş oldukları ya da İİK. 280/1 gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek yakınlıkta olduğu ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazların borçludan üçüncü kişiye, üçüncü kişiden de dördüncü kişiye birbirine yakın tarihlerde devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığı- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazları satın alacak maddi durumu olup olmadığı ile satış bedellerinin ne şekilde ödendiğinin yeterince araştırılmadığı belirtilmişse de, tapu devir senedinde gösterilen satış bedelinin davalı borçluya ödendiğinin resmi devir senediyle ispatlandığı- Satın alacak maddi durumu olmadığının ispatı halinde dahi, bu durumun davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispata yeterli olmadığı- Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu ile yakın ve tanışık olduğu ya da İİK. m. 280/1 gereğince borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu ispat edilemediğinden, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davalarının ön koşulu, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.'nun 277.md) bulunması olduğu- Ön koşulun bulunması halinde İİK.' nun 278, 279. ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği- İİK.'nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı- Kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği, bu yasal nedenle iptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği, bu hususun, dava şartı olup, hâkim görevi gereği yargılamanın her aşamasında doğrudan gözetmek zorunda olduğu-
Taşınmazların tapuda gösterilen değerleri ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değerleri arasında mislini aşan bedel farkının bulunmamasına ve davacı tarafından davalı 3. kişilerin davalı borçluların mali durumu ile ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanamamasına göre usul ve kanuna uygun "davanın reddine" dair kararın onanması gerektiği-