3. kişi konumunda bulunan C. İz'in davalı borçlu payını kendi iddiasına göre dahi 112.500,00 TL bedelle satın aldığı, tasarruf tarihinde gerçek pay değerinin ise 250.000,00 TL olduğu buna göre bir mislini aşan fark bulunduğu belirlendiğinden tasarrufun iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece yapılan kolluk araştırması ile davalı S., Y. ve T. birbirlerini aralarındaki alım satım işleminden kaynaklı olarak tanıdıkları, davalıların ekonomik durumunu bilebilecek kişilerden olmadığı, tasarrufun iptaline konu taşınmazlardan .....zemin katın boş olduğu, .... bağımsız bölümü davalının kullandığı, ......bağımsız bölümün davalı tarafından kiraya verildiği tespit edilmesi karşısında satış işlemlerinin gerçek bir satış işlemi olduğu, dava konusu gayrımenkullerinde tapuda gösterilen değerlerinin bilirkişilerce belirlenen gerçek değerleri olduğunun da anlaşılmış olmasına, davalı S., Y.. ve T.' nin ekonomik gücünü bilebilecek kişilerden olmamasına göre davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğunun davacı tarafından ispat edilememiş olmasına ve dava konusu gayrımenkulün de tapuda gösterilen değeri ile ödenen bedeller ve kredi miktarı dikkate alındığında misli aşan fark olmadığının da anlaşılmış olmasına göre davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Dosya içeriğinden her iki şirketin birlikte ticaret yaptıklarının iddia ve ispat edilmemiş olduğu- Salt her iki şirketin aynı alanda faaliyet göstermelerinin, davalı şirketin borçlu şirketin mali durumunu bildiğinin kabulü için yeterli olmadığı gibi borçlu şirketin Tire de, şirketin ise Torbalı da faaliyet göstermeleri ve öte yandan satış bedelinin % 80'lik kısmı 25.11.2016 (satış günü) 1.197.000,00 TL 02.12.2016 günü 303.000 TL olarak borçluya gönderilmiş olması nedeniyle, ticari hayatta, böyle bir alışverişte ( 1) hafta sonra kalan küçük bir kısmının ödenmesinin tarafların birbirini yakından tanıdıkları anlamını taşımadığı-
Davalılar, dava konusu taşınmazların alacağa mahsuben alındığını beyan etmiş olup, İİK'nun 279/2 maddesi gereğince borca karşılık yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme vasıtası olarak kabul edilememesine göre tasarrufun iptaline ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası olarak tanımlanmış ise de, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla TBK'nın 19 uncu maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, ancak davalılar arasında yapılan devrin muvazaalı olarak yapıldığı ispatlanamadığından kararın sonucu itibarıyla doğru olduğunun anlaşılmasına göre "davanın reddine" ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalılar arasında usul füru ilişkisi bulunması ve satış bedeli ile rayici arasında bir misli fark olması nedeniyle tasarrufların İİK m.278 ve 280 uyarınca iptaline, İİK m. 283/2 uyarınca taşınmaz bedeline isabet eden miktarın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği, bedelden borçlunun da sorumlu tutulmuş olmasının hatalı olduğu-
Uyuşmazlık, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
4. HD. 27.02.2024 T. E: 2023/1190, K: 2129
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “…füru,...” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun yöntemine uygun olmadığından reddine karar verilmesi gerektiği-