Davalı borçlunun dava konusu edilen aynı apartmandaki 10 adet bağımsız bölümü ve bununla beraber aynı apartmandaki dava dışı 110 adet bağımsız bölümü aynı gün, aynı tapu devir senedi ile diğer davalıya devrettiği - Bu bağımsız bölümlerin yapıldığı apartmanların üzerinde bulunduğu arsada davalıların beraber hissedar olduğu, birlikte hareket ederek arsa üzerine inşaat yapılması için kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenledikleri, davalı borçlunun mali durumunun bozulması üzerine inşaatı tamamlayamadığı ve davalı 3.kişinin bu durumdan olumsuz etkilenmemek ve inşaatın tamamlanmasını finanse etmek üzere bağımsız bölümleri devraldığını beyan ettiği, dolayısıyla davalı üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu ve alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu -
Davalının da dava konusu taşınmazı davalı adına kayıtlıyken 15.01.2015 tarihinde 50.000,00-TL bedelle devraldığı, taşınmazı devraldığı tarih itibariyle taşınmaz üzerinde 09.07.2008 tarihinde Halk Bankası lehine konulmuş, 420.000,00-TL bedelli ipotek olduğu, bilirkişi raporunda devir tarihi olarak tespit edilen bedelin 381.083,00-TL olduğu, Halk Bankası'na yazılan müzekkere sonucu 16.01.2015 tarihinde dava dışı tarafından 304.000,00-TL yatırılarak ipoteklerin fek edildiği, davalının dava dışı ile tanıştıkları, davalının babasının yanında çalıştığı, ipotek bedelinin davalı adına ödendiği, o hâlde taşınmazın ipotek bedeli + satış bedeli ile taşınmazın satış tarihindeki bilirkişi tarafından tespit olunan bedeli arasında misli fark oluşmadığı, davalının kötü niyeti de ispatlanamadığı gerekçesiyle "davanın reddine" ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
İptali istenen satış işleminin gerçekte 750.000,00 TL bedel ödenerek yapılmış bulunduğunun anlaşıldığı, taşınmazın emsallerine göre nispeten yüksek bedelle de olsa tercih edilme nedeninin davalı alıcıların geçerli özel durumlarından kaynaklı olması karşısında, satışın gerçek bir satış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir yanılgı tespit edilemediği ve ayrıca davalı alıcıların borçlu satıcının içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklısını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu hususunun da davacı banka tarafından somut herhangi bir bilgi ve belge ile kanıtlanamamış bulunduğu gerekçesi ile "davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddine" dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazın satış bedeli ile rayiç bedeli arasında misli fark bulunduğu, davalıların eşlerinin kardeş olduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerinden, davalı üçüncü kişinin, davalı-borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılara zarar verme kastını bilebilecek durumda olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davalılar arasındaki tasarrufun İİK 278/2 ve 280/1 maddeleri uyarınca iptale tabi bulunduğu, ayrıca davalıların konut kredisi çekmek amacıyla kendi aralarında muvazaalı olarak satış yaptıklarına ilişkin iddialarının ise, muvazaanın tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı ileri süremeyecekleri-
İİK'nin 278 maddesinde borçlu tarafından yapılan bağışlama ve ivazsız tasarrufların hangi koşullarda gerçekleşmesi halinde iptal edilebileceğinin düzenlenmiş olduğu- Kanun'un ön gördüğü belli bir süre içinde borçlu tarafından yapılan bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar alacaklıların iptal davasına yol açabileceği- Borçlunun bağışlama ve ivazsız tasarruflarını iptal konusu olabilmesi için hacizden veya haciz edilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden veya iflasın açılmasından itibaren geriye doğru iki yıl içinde yapılmış olması gerekeceği- Bu madde uyarınca bir ivazsız tasarrufun iptal edilebilmesi için öncelikle tasarrufun haciz tarihinden (haciz tutanağının düzenlendiği tarihten) ya da tapu siciline haciz konulduğu tarihten veya haciz edilecek mal bulunamamışsa, haczedilen malların takdir edilen kıymetlerine göre borcu karşılamayacağı anlaşılmışsa (İİK'nin 105/2 maddesi) yine haciz tutanağının düzenlendiği tarihten veya malların satış bedeli alacaklının alacağına tamamen yetmemişse (İİK'nin 143/1 maddesi) aciz tarihinden veya iflasın açılması (İİK'nin 165 maddesi) tarihinden geriye doğru iki sene içinde yapılmış olması gerekeceği-
Davalı 3. kişilerin; davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun ispat edilememiş olmasına göre; "davanın reddine" dair mahkemece verilmiş olan kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davalı borçlunun taşınmazını eşi olan davalı üçüncü kişiye satış göstermek suretiyle devrettiği, bedeli borçlu tarafından ödenerek satın alınan bir diğer taşınmazını ise davalı üçüncü kişi eşi adına tescil ettirildiği anlaşıldığından her iki tasarrufun da iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek mislini aşan bedel farkının varlığı değerlendirilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin öğretmen, eşinin ise doktor olduğu, Ankara'da ikamet ettiklerinden, daha sonra dönmek üzere aldıkları taşınmazda davalı borçlu şirket yetkilisinin oturmaya devam etmesinin ve sonra da dava dışı bir başka kişiye taşınmazın kişiye kiraya verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı- Tanık beyanları, davalı üçüncü kişi cevap dilekçesine göre, davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketin yetkilisini yalnızca tanıdığı anlaşıldığından, yakın arkadaş oldukları ya da İİK. 280/1 gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek yakınlıkta olduğu ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazların borçludan üçüncü kişiye, üçüncü kişiden de dördüncü kişiye birbirine yakın tarihlerde devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığı- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazları satın alacak maddi durumu olup olmadığı ile satış bedellerinin ne şekilde ödendiğinin yeterince araştırılmadığı belirtilmişse de, tapu devir senedinde gösterilen satış bedelinin davalı borçluya ödendiğinin resmi devir senediyle ispatlandığı- Satın alacak maddi durumu olmadığının ispatı halinde dahi, bu durumun davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispata yeterli olmadığı- Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu ile yakın ve tanışık olduğu ya da İİK. m. 280/1 gereğince borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu ispat edilemediğinden, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıların inanç sözleşmesine dair kendi aralarında yaptıkları anlaşma ile kredi taksitlerinin bir kısmının 3. kişi veya temsilcisi tarafından yatırılmış olmasının anlaşmanın tarafı olmayan 3. kişileri (somut olayda davacı alacaklıyı) bağlamayacağı - Konut kredisi kullandırabilmek için tarafların kendi aralarında yaptıkları satışa konu işlemin muvaazalı olduğu, kimse kendi muvazasına dayanamayacağı- Davalılar arasındaki akrabalık ilişkisi nedeniyle İİK'nın 280/1 maddesinde vücut bulan emarenin gerçekleştiği - Tasarrufa konu işlemin değeri ile alacak miktarı (icra takip çıkışı veya borç miktarı itibariyle) karşılaştırılarak hangisi düşük ise, onun bu davanın değeri (müddabihi) olarak kabul edileceği-