Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda davalılar vekilleri davacı iddiasının açık olmadığı gibi yerinde de olmadığını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddi ile ihtiyati tedbir ve haciz kararının kaldırılmasını talep etmişse de mahkemece ihtiyati haciz kararı verildiği, davalılar vekillerinin talepleri üzerine ihtiyati haczin (ihtiyati tedbirin) kaldırılması taleplerinin reddine karar verildiği, dosya içeriğinin, davalıların durumlarının, bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda mahkemece tesis edilmiş ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalılar vekillerinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin hukuki dayanaktan yoksun bulunduğu, öte yandan dava konusu alacağın yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanmış olmasına göre mahkemece tesis edilen ihtiyati haciz kararının usule ve hukuka uygun bulunduğu davalı tarafın ihtiyati haczin kaldırılması talebinin yersiz olduğuna- ihtiyati haciz kararının kaldırılması taleplerinin reddine-
Çek iptali davasında ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de, ihtiyati haciz isteyenin çek iptali davasının tarafı olmadığı, dolayısıyla "ödemeden men yasağı"nın, ihtiyati hacze engel teşkil etmediği-
İhtiyati haciz talebinin temelde faturalar ile temliknameye dayandığı, 6361 sayılı Kanun’un 9/2.maddesine göre faktoring şirketlerinin bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilmeyen alacakları temlik alamayacakları, bu hükme göre "alacağın varlığı konusunda yeterli kanaat oluşmaması" halinde, "ihtiyati haciz isteminin" reddine karar verilmesi gerekeceği-
01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5083 sayılı Yasa gereği TL'den 6 sıfır atılmış olmakla, 01.01.2005 tarihinden önce tanzim edilen senedin düzenleme tarihi itibariyle 20.000,00 TL yazılarak bu bedel üzerinden takibe konulmasının mümkün olamayacağı, TL'den 6 sıfır atılmasına dair yasanın kamu düzenine ilişkin olup, buna göre takibe koyan alacaklının alacağının 0.2 TL olabileceği, geri kalan kısmının ihtiyati haciz talep edilen bono yönünden geçersiz olduğu gerekçesiyle, ihtiyati haciz kararının 0,2 TL haricinde geri kalan kısım yönünden kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu, , gerçek alacak miktarının alacak veya menfi tespit davasında tartışılacak bir husus olduğu-
TBK'nun 586. maddesinde müteselsil kefile ihtar çekilmesi şartı aranmadığı- Müteselsil kefile ihtar çekilmesi, sözleşmede TBK'nın 590/3. maddesinde belirtilen şekilde bir muacceliyet koşulu olarak belirtilmediği takdirde, sadece kefilin temerrüte düşürülmesi ile ilgili bir sorun olduğu- Mahkemece kredi sözleşmesi getirtilerek, asıl borçlunun bankaya bildirdiği adrese yapılacak tebligatın geçerli olup olmayacağına ilişkin hükümler incelenerek, TBK'nun 586. ve 590/3. maddesi değerlendirilerek, neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği-
Alacağın muaccel olabilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, asıl borçlu yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesi için ayrıca kat ihtarının tebliği şartının aranmadığı-
Hukukumuzda "kefalet sorumluluğunun ancak dava yoluyla ileri sürülebileceğine" dair bir ilke veya kural bulunmamakta olup, şartları gerçekleştiğinde kefil hakkında da ihtiyati haciz kararı verilebileceği-
"İİK’nın 257. maddesine göre, para borçları için ihtiyati haciz talep edilebileceği, ihtiyati haciz talebinde bulunan bankanın, asıl borçlu ile arasında düzenlenen kredi taahhütnamesinin 13. maddesi uyarınca gayrinakdi kredilerle ilgili nakit depo talep hakkının bulunduğu, bankaca çek hesabı açılarak borçluya çek defteri verilmiş bulunmasının söz konusu gayrinakdi krediler kapsamında bir bankacılık işlemi olduğu ve kredi borçlusu karşı tarafın bu nevi kredilerle ilgili nakit depo borcunun, alacaklı banka tarafından keşide edilen ihtarname ile muaccel hale geldiği" gözetilerek, asıl borçlu ve müşterek müteselsil kefile yönelik istemin kabulü gerekeceği-
Somut olayda ileri tarihli çek verilmiş olup, bu halde çekin teslim edildiği tarih itibariyle bir ödeme bulunmadığından, ihtiyati haciz talep edildiği tarihte talep konusu çekin bedelinin tamamının muaccel olduğu, bu çeke mahsuben ödeme bulunmadığı ve İİK'nın 257. maddesindeki koşulların gerçekleştiği-
İhtiyati haciz talebine konu ceza davasının henüz kesinleşmediği, bu durumda borcun varlığı ve vadenin geldiğinden söz edilemeyeceği-