Sıra cetvelinde hakkı etkilenen kişilerin şikayet dilekçesinde hasım olarak gösterilmesi gerekeceği, ancak şikayet edilenler hasım olarak gösterilmemiş olsa dahi şikayet edilen sıra cetveli münderecatından hakları şikayetten etkilenen alacaklılar anlaşılabiliyorsa hakimin re'sen bu kişilere davetiye çıkartarak şikayeti sonuçlandırması gerekeceği-
İcra mahkemesi kararlarının maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmez ise de, takip hukuku yönünden diğer icra mahkemeleri için bağlayıcı oldukları-
Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı, davacının iddiasını isbata yarar dosyaya sunulmuş başkaca bir delilin de bulunmaması dikkate alınarak davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İlk haciz tarihi ile satış talebi tarihi arasında geçen süreye, ihalede alıcı çıkmaması halinde, ihalenin düştüğü tarihten şikayetçinin tekrar satış istediği tarihe kadar geçen süre eklendiğinde, bu sürenin haciz tarihi itibariyle taşınmaz haczi için geçerli olan 2 yıllık süre içerisinde olması halinde, haczin düştüğünden bahsedilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasında, taşınmazın tapu kaydına "ihtiyati haciz" değil, "ihtiyati tedbir" şerhi konulması halinde, tasarrufun iptali davasının kabul edildiği tarihin kesin haciz tarihi olarak kabul edilemeyeceği- 
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında kural olarak, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu- Davalı alacaklı ile borçlu arasında yapılan soruşturmalar ve ceza yargılaması neticesinde borçlunun mahkumiyetine karar verilmesi gözetildiğinde, taraflar arasında hukuki ihtilaf ve husumetin bulunduğu dolayısıyla taraflar arasında muvazaadan söz edilemeyeceği gözetilerek davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
İpotekten sonra ilk gerçek kişi haczine SGK'nın 6183 Sayılı Kanun'nun 21/1 maddesi uyarınca iştirak ederek bunların alacakları ödendikten sonra artan para olması halinde haciz sırasına göre icra dosyasına giren paranın dağıtılacağı, Kanun'un bu amir hükmü gözetilmeden haciz sırasına bakılmaksızın tüm alacaklılar arasında garame yapılmasının doğru olmadığı-
Davalı alacağının muvazaalı olduğu iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasında, davalı şirketin adına kayıtlı taşınmazın dava dışı borçlu şirketin kullandığı kredi nedeniyle borçlu lehine ipotek verildiğinin ve ipoteğin paraya çevrilmesini önlemek amacıyla davalıdan alınan borç karşılığının takibe konu bononun tanzim edilip davalıya verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda mahkemece, davalı haczinin gerçek bir alacağa dayandığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayanan sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalıda olduğu- Kanun sıra gözetmeksizin bütün alacaklıların sıra cetveline itiraz davası açabileceğini öngördüğüne göre, burada davalının alacak ve miktarına karşı koymanın, yanı itiraz eden davacı alacaklı olmanın dava hasılatından pay almak için gerekli ve yeterli olduğu, Kanun davacıların sırası konusunda bir ayırım ve yollama yapmadığına göre, davacıların eşit haklara sahip olduğunun kabul edilmesi ve bu eşitliğin "aynı sırada" oldukları şeklinde anlaşılması gerekeceği-
Sıra cetveline konu edilen taşınmazın satışı davacı banka tarafından yaptırıldığına göre davacının İİK’nın 138.maddesi uyarınca satış bedeline ilişkin masraflarla ilgili olarak öncelikli tatmin edilme hakkının bulunduğu- Davacı tarafından dava konusu alacağın esasına ilişkin itirazlar da bulunması nedeniyle usulünce bilirkişi incelemesi yapılarak bu alacağın gerçek miktarının belirlendiken sonra 1. sıra ipotek alacaklısı olan davalıya ödeme yapılmasına karar verilmesi gerekeceği-
İcra mahkemesi kararı ile ilk sıra cetveli iptal edilerek davalıların alacağına öncelik tanınması üzerine, davacı banka bakımından muvazaa iddiasını ileri sürmesi mümkün hale geldiğinden, sadece "sırayı" belirleyerek sıra cetvelini iptal etmiş olan icra mahkemesi kararının eldeki itiraz davası için kesin hüküm oluşturmayacağı- Davalıların her ikisinin de dava dışı borçlu kardeşlerden anlaşmalı olarak 1999 yılı içinde boşandıkları, boşanma kararı ile, düzenlenen protokol kapsamında, nafaka ve takip borçlularına ait taşınmazların devir ve tesciline de hükmedildiği, boşanma kararları ve kesinleşme tarihleri dikkate alındığında davalı eşlerin 3 yıl boyunca taşınmazları kendi adlarına tescil ettirmedikleri, dava dışı borçlu kardeşler adına kayıtlı taşınmazlara 3. kişiler tarafından haciz konmasından sonra tapu iptali tescil davası açtıkları, yine boşanma tarihi ile sıra cetveli tarihi arasında geçen uzun sürede nafakanın ödenmemesine rağmen, davalılarca cebri icraya konu edilmediği, her iki borçlu eşin muhtelif dosyalardan icra takiplerine maruz kaldıkları, yapılan zabıta araştırması ile davalılardan birinin boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği, davalının adına tescil edilmesi gereken taşınmaz kirası ile kredi borcunun ödenmesine, boşandığı eşinin muvafakatinin bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece her iki davalı bakımından sıra cetveline konu nafaka alacaklarının muvazaalı boşanmaya dayalı olup alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olduğunun kabulü ile sıra cetveline itiraz davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-