Mahkemece kararın gerekçe kısmında, kabul edilen yediemin ücretinin hüküm kısmında yansıtılmayarak farklı bir miktar olarak olarak yazılmış olmasının gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturduğu, HMK'nın 297. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Somut olayda, bozma ilamının ve bozmadan sonra görülecek duruşmaya dair tebligatın Ankara adresine yapıldığının ve bu adreste bulunan Nakil Vasıtaları Vergi Dairesinin mahkemeye yazı yazarak kurum avukatlarının ancak görev yaptıkları il bazında görevlendirildiğinin belirtildiğinin, davayı başından itibaren takip eden Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığının bozma sonrası yargılamadan haberinin olmadığının anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece, anılan usulsüz tebligat sonrası davanın takip edilmediği gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına, akabinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi halinde, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkin davanın konusuz kalacağı ve davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında sulh protokolü düzenlendiği, anılan protokolde asıl ve birleşen davada davalının iş bu asıl ve birleşen davada feragat nedeniyle vekalet ücreti talebinde bulunmayacağının belirtildiği görüldüğünden, asıl ve birleşen davada vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekeceği-
Mahkemece, dosyanın hangi görevli mahkemeye hangi süre içinde gönderilmesine ilişkin karar verilmemesi ve HMK'nın 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına karar vermek yerine, bu hususların karara bağlanması doğru olmamış ise de; hüküm fıkrasındaki yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Sıra cetvelinde hakkı etkilenen kişilerin şikayet dilekçesinde hasım olarak gösterilmesi gerekeceği, ancak şikayet edilenler hasım olarak gösterilmemiş olsa dahi şikayet edilen sıra cetveli münderecatından hakları şikayetten etkilenen alacaklılar anlaşılabiliyorsa hakimin re'sen bu kişilere davetiye çıkartarak şikayeti sonuçlandırması gerekeceği-
Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı, davacının iddiasını isbata yarar dosyaya sunulmuş başkaca bir delilin de bulunmaması dikkate alınarak davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra mahkemesi kararlarının maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmez ise de, takip hukuku yönünden diğer icra mahkemeleri için bağlayıcı oldukları-
İlk haciz tarihi ile satış talebi tarihi arasında geçen süreye, ihalede alıcı çıkmaması halinde, ihalenin düştüğü tarihten şikayetçinin tekrar satış istediği tarihe kadar geçen süre eklendiğinde, bu sürenin haciz tarihi itibariyle taşınmaz haczi için geçerli olan 2 yıllık süre içerisinde olması halinde, haczin düştüğünden bahsedilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasında, taşınmazın tapu kaydına "ihtiyati haciz" değil, "ihtiyati tedbir" şerhi konulması halinde, tasarrufun iptali davasının kabul edildiği tarihin kesin haciz tarihi olarak kabul edilemeyeceği- 
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında kural olarak, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu- Davalı alacaklı ile borçlu arasında yapılan soruşturmalar ve ceza yargılaması neticesinde borçlunun mahkumiyetine karar verilmesi gözetildiğinde, taraflar arasında hukuki ihtilaf ve husumetin bulunduğu dolayısıyla taraflar arasında muvazaadan söz edilemeyeceği gözetilerek davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-