Mahkemece, tarafların iddia ve savunması yönünden, kardeş tarafından yatırılıp yatırım hesabına aktarılan ve peyder pey çekilen paralarla kredi ödemelerinin yapılıp yapılmadığı hususunda, banka hesap hareketleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi/bilirkişilerden rapor alarak sonucuna göre, tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği- Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olup, kadının karşı dava dilekçesinde "mal rejiminin tasfiyesi ile, 01.01.2002 tarihinden sonra ortak kazançla alınan gayrimenkulün değerinin yarısı olan ............. TL katılma alacağının tahsilini" talep ettiği, davalı-karşı davacı vekilinin dilekçeyle "taşınmazın edinme tarihi itibariyle talebin katkı payı alacağı olduğunu açıklayarak, karşı davanın katkı payı alacağı olarak ıslah ettiklerini" beyan ettikleri de görülmekle, Bölge Adliye Mahkemesince bu dilekçenin göz ardı edildiğinin anlaşıldığı, dava dilekçesinde "gayrimenkulün ortak kazançla alındığı" belirtildiğine göre, kazançla katkı iddiasının varlığının kabulü gerekeceği, o halde, karşı davanın katkı payı alacağı olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekeceği-
TBK’nın 475/1. maddelerinde ifade edildiği gibi, iş sahibinin hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ve sözleşme hükümlerine aykırı olduğu anlaşıldığından, bu durumda 6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi gereğince hakim Türk Hukukunu re'sen uygulayacağından, maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan, davacının sözleşmeden dönmede haklı olduğu-
Kooperatif genel kurul kararının iptali- Toplantı yeter sayısı bulunmadan alınan kararlar şekli bakımdan ve kurucu unsur bakımından emredici kurallara aykırı olduğundan alınan kararların hukuk aleminde hiçbir şekilde varlık kazanamayacağı, baştan itibaren geçersiz olduğu- Geçmişe etkili olarak hüküm ve sonuçlarını doğuramayacağından bu kararlara karşı ret oyu verilmesi ve karşı oy gerekçesinin tutanağa yazılması koşullarının aranmayacağı- Toplantı nisabının oluşmaması nedeniyle yok hükmünde olduğundan, kararların yok hükmünde olduğunun tespiti yönünde bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece öncelikle davaya konu taşınmaz üzerindeki yapının onaylı projesinin ve sonradan değişiklik yapılmış ise buna ilişkin tadilat projesinin mevcut olup olmadığı taraflara ve ilgili belediyeye sorulup etraflıca araştırılmalı, proje mevcut değilse, ilgili belediyeden alınacak ön bilgiye göre yapının mevcut haliyle imar mevzuatına ve bulunduğu yerin imar durumu ile fenne aykırılık oluşturmadığı veya imara ya da projeye aykırılıklar giderildiği takdirde onay verilebileceğinin saptanması durumunda, öncelikle aykırılıkların giderilmesi daha sonra yapının fiili durumunu yansıtan projenin hazırlattırılıp, ilgili imar müdürlüğünün onayının ve buna bağlı olarak oturma izin belgesinin alınması, ayrıca Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 12. maddesinde sayılan diğer belgelerin tamamlattırılması için kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen davalı tarafa yetki ve yeterli süre verilmesi, bu hususlar eksiksiz yerine getirildiği takdirde de; dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıda her bir bağımsız bölümün (konumu, yüzölçümü, kullanım amacı ve eklentileri yerinde incelenip irdelenerek) değeri ve bu değere göre özgülenecek arsa payı uzman bilirkişi aracılığıyla saptanıp varsa fiili taksime göre, taksim yoksa çekilecek kura ile önce her paydaşa birer bağımsız bölüm özgülendikten sonra arta kalan bağımsız bölümlerin pay oranları da gözetilmek suretiyle yine kura ile paydaşlara özgülenerek, gerekiyorsa bedel farkı nedeni ile ödenecek ivaz da belirlenmek suretiyle payların denkleştirilmesi, yönetim planı gibi belgeleri paydaşların (tanınan süreye rağmen) imzalamaktan kaçınması halinde bunların imzalanmış sayılması suretiyle sonra kat mülkiyeti kurulmak suretiyle ortaklığın giderilmesine, belirtilen koşulların oluşmaması durumunda ancak satışa karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında verilmesi gereken hukuki korumanın 'ihtiyati tedbir kararı' olmayıp şartların varlığı halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 281/2 madde gereğince ihtiyati haciz kararı olduğu- 'İhtiyati haciz kararları'nın esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu; diğer bir anlatımla ihtiyati haczin devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu; bu nedenle tasarrufun iptali davalarında ihtiyati tedbir talebinde bulunulsa dahi bu istemin ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek müspet ya da menfi bir karar verilmesi gerekeceği- Davacının isteminin ihtiyati haciz olduğu, ihtiyati haciz kararı verilmesi için tam bir ispat aranmasının, ihtiyati haciz kararı verilmesi durumunda dahi davacıdan tam bir ispat beklenmesinin Kanun’un amacına ters düşmesine, aksinin kabulünün davacının ileride telafisi mümkün olmayan zararına yol açabileceği düşünülerek ihtiyati hacze karar verilmesi gerekirken talebin ihtiyati tedbir kararı olarak hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede kararlaştırılan gecikme tazminatı maktu olarak kararlaştırılan kira tazminatı olup, yüklenici aleyhine mükerrer şekilde kira tazminatına hükmedilemeceği, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart niteliği itibariyle dönme cezası olup, sözleşme ayakta olduğu sürece talep edilemeyeceği- Taraflar arasındaki sözleşmede yüklenicinin ediminin anahtar teslim olarak ifa edeceğine dair bir hükmün yer almaması nedeniyle eksik iş bedelinin hesabında iskan masraflarının davacı üzerinde bırakılması, ayrıca davalının dava öncesinde temerrüde düşürüldüğünün ispatlanamaması nedeniyle faiz başlangıcınında dava tarihi olarak kabul edilerek alacağın hüküm altına alınmasından ibaret olacağı-
Konteynerleri haksız olarak alıkoyan davalıdan haksız fiil hükümlerine göre tazminat talep edilmiş olup haksız alıkoyma sürecinde davacının zararının mütemadi olduğunun kabulü gerektiği- Geçen süre zarfında, davalı tarafından konteynerlerin kullanılmadığı veya başkasına kullandırmadığı, davacı tarafından da sadece haksız alıkonma yüzünden uğranılan zararın talep edildiği anlaşıldığından, somut olaya fuzuli işgal veya gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeye ilişkin zamanaşımı sürelerinin uygulanamayacağı- Davalının eylemi nedeniyle yoksun kalınan kazancın tazminat olarak talep edildiği uyuşmazlıkta, zararının sürekli ve belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle her günün zararına ait haksız fiil zamanaşımı süresinin o günden itibaren işlemeye başlayacağı- Davalının süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gözetilerek, 6101 s. TBK.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 5. hükmü de dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- "Davacının talebinin kötü niyetli zilyedin sorumluluğunun düzenlendiği TMK’nin 995. maddesi kapsamında değerlendirilerek (ecrimisilde uygulanması gereken) beş yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece, öncelikle borç hesap kartında gösterilen ............. yılına yönelik olarak davacının, davalı Belediyeye ecrimisil bedeli ödemesi gerekip gerekmediğinin araştırılması, buna yönelik olarak mahallinde keşif yapılarak Belediyece ecrimisil istenen dava konusu yerin niteliğinin belirlenmesi, davalı Belediyenin davacıya karşı böyle bir belge düzenleme hakkının olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, sonrasında davacının ecrimisil ödemesi gerekiyor ise miktarının hesaplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, yine bu maddeye uygun düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK. mad. 140/1 maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği; bunun yerine davanın muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile çözümlenmesinin hatalı olduğu-
Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedileceği, tespit davasını dinlenemeyeceğinden dolayı reddine dair hükmün, dava konusu hakkında maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı, aynı konuda açılacak ikinci bir dava, kesin hüküm sebebiyle reddedilmeyip, tespitte hukuki yarar görüldüğü takdirde dinlenip esastan karara bağlanacağı- Hakimin davayı aydınlatma ilkesi gereği talep açıklattırılarak, talebin mirasçılığın tespitine ilişkin olduğunun açıklanması halinde dosya kapsamında bulunan nüfus kayıtları ve mirasçılık belgelerinden davacıların mirasçılığı belli olduğundan tespit isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi, aksi takdirde davacının talebinin mirasçılık belgesi verilmesi olması halinde ise murise ait mirasçılık belgesi verilmesi gerektiği-