Davacı vekilinin, davalı eski eşin dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalı babası ...'e anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklı hakkını kullanmasını engelleyecek şekilde mal kaçırmak amacıyla devrettiği iddiasıyla istekte bulunduğu, iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacının davalılardan ...'e karşı açmış olduğu davanın yasal dayanağının Türk Borçlar Kanununun 19. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 18.) maddesi olduğu anlaşıldığından, davacı ile davalılardan ... arasındaki uyuşmazlıkta, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1 ve devamı maddeleri uyarınca Aile Mahkemesi görevsiz olup, genel mahkemelerin görevli olduğu, görevin kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her safhasında ileri sürülebileceği gibi, kendiliğinden de göz önünde tutulması gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının ilk talebinin 4721 sayılı TMK'nin 286 ve 291.maddesi kapsamında soybağının reddi davası olduğu gözetilerek, bu dava kapsamında davacı ve davalıların aktif ve pasif husumet ehliyetleri, dava için öngörülen hak düşürücü süreler de dikkate alınarak mütevveffa ... arasında babalık karinesine, dayalı olarak hukuken kurulmuş bulunan soybağı ilişkisinin ortadan kaldırılmasını sağlayacak şekilde soybağının reddine ilişkin değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi, ikinci talebin yani ...'nın babasının davalı ... olduğu yönündeki iddia yönünden ise davanın TMK'nin 301.maddesi kapsamında babalığın hükmen tespiti davası olduğu iş bu dava açısından davacı ...'nin aktif husumet ehliyeti bulunmadığından babalık davasının usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Evliliğin ölümle sona ermesinden sonra da, TMK mad. 240. ve 652'nin tanıdığı hakları kullanabilmek için davacının, hissedar olduğu konutun, aile konutu olduğunun tespitini istemede hukuki yararı olduğu-
Davacının gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi doğrultusunda yükleniciye tekabül eden bağımsız bölümün haczedilmesi için yüklenici adına tescili talebi ile dava açma yolunu kullanmaması-
Davacı vekili "davanın belirsiz alacak davası olduğunu, ıslah dilekçesi olarak nitelendirdikleri dilekçesinin aslında talep artırım dilekçesi olduğunu, dilekçeyi sehven ıslah dilekçesi olarak nitelendirdiklerini açıkça ifade etmiş olup davacı vekili her ne kadar davanın ıslah edildiğini belirtmiş ise de; davanın belirsiz alacak davası olarak açılması, davacı vekilinin dilekçenin, talep artırım dilekçesi niteliğinde olduğunu açıkça beyan etmesi, sözü edilen dilekçede dava konusu kıdem tazminatı dışındaki alacaklara dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının talep edilmesi ve mahkeme tarafından eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile bu kapsamda yapılan yargılama sonucunda hüküm kurulması karşısında anılan dilekçenin talep artırım dilekçesi olduğunun kabulü gerektiği- Belirsiz alacak davasında dava konusu alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda davacı taraf iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı artırabileceğinden bozma kararı sonrasında da artırım dilekçesi vererek, tamamlama harcı yatırılmak suretiyle talebini artırılabilmesinin mümkün olduğu-
Zamanaşımı süresinin, belirsiz alacak davası açılması ile tüm alacak için kesildiğinden, davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğraması söz konusu olmayacağı- İşçilik alacağına ilişkin davada, Davacı vekili önceki dilekçesinde her ne kadar davanın ıslah edildiğini belirtmiş ise de; davanın belirsiz alacak davası olarak açılması, davacı vekilinin sonra duruşmada önceki dilekçesinin, talep artırım dilekçesi niteliğinde olduğunu açıkça beyan etmesi, sözü edilen dilekçede dava konusu kıdem tazminatı dışındaki alacaklara dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının talep edilmesi ve mahkeme tarafından eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile bu kapsamda yapılan yargılama sonucunda hüküm kurulması karşısında, ilk verilen dilekçenin talep artırım dilekçesi olduğunun kabulü gerektiği- Belirsiz alacak davasında dava konusu alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda davacı taraf iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı artırabileceğinden bozma kararı sonrasında da artırım dilekçesi vererek, tamamlama harcı yatırılmak suretiyle talebini artırılabilmesi mümkün olduğu-
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine dair kararı yerinde ise de, davacının talebinin hem kadastro öncesi sebebe ve hem de TMK'nin 713/2. fıkrasından yer alan ''maliki 20 yıl önce ölmüş'' nedenine dayalı tapu iptali ve tescili davası olduğu gözden kaçırılarak, TMK'nin 713/2. fıkrasında yer alan ''maliki 20 yıl önce ölmüş'' nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebine yönelik herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığının anlaşıldığı, o halde, mahkemece, TMK'nin 713/2. fıkrasında yer alan ''maliki 20 yıl önce ölmüş'' nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebi yönünden taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar dava değeri 1.500,00 TL olarak gösterilmiş ise de davanın gerçek değeri yargılama aşamasında belirlenmediğinden ve nitelik itibarıyla anılan taşınmazın değerinin istinaf kesinlik sınırının üzerinde olduğunun takdiri gerektiğinden, İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün istinaf sınırı altında olduğundan bahsedilemeyeceği- HMK’nin 33. maddesi uyarınca, davacı vekilince ............. tarihinde bir haftalık temyiz süresi içinde sunulan dilekçenin .................. tarihli Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi olarak nitelendirilmesi ile ortada kesinleşmiş bir karar bulunduğundan bahsedilemeyeceğinden HMK’nin 363. maddesi uyarınca kanun yararına bozma koşullarının gerçekleşmediği-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunması yönünden, kardeş tarafından yatırılıp yatırım hesabına aktarılan ve peyder pey çekilen paralarla kredi ödemelerinin yapılıp yapılmadığı hususunda, banka hesap hareketleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi/bilirkişilerden rapor alarak sonucuna göre, tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği- Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olup, kadının karşı dava dilekçesinde "mal rejiminin tasfiyesi ile, 01.01.2002 tarihinden sonra ortak kazançla alınan gayrimenkulün değerinin yarısı olan ............. TL katılma alacağının tahsilini" talep ettiği, davalı-karşı davacı vekilinin dilekçeyle "taşınmazın edinme tarihi itibariyle talebin katkı payı alacağı olduğunu açıklayarak, karşı davanın katkı payı alacağı olarak ıslah ettiklerini" beyan ettikleri de görülmekle, Bölge Adliye Mahkemesince bu dilekçenin göz ardı edildiğinin anlaşıldığı, dava dilekçesinde "gayrimenkulün ortak kazançla alındığı" belirtildiğine göre, kazançla katkı iddiasının varlığının kabulü gerekeceği, o halde, karşı davanın katkı payı alacağı olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekeceği-
TBK’nın 475/1. maddelerinde ifade edildiği gibi, iş sahibinin hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ve sözleşme hükümlerine aykırı olduğu anlaşıldığından, bu durumda 6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi gereğince hakim Türk Hukukunu re'sen uygulayacağından, maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan, davacının sözleşmeden dönmede haklı olduğu-