İcra Müdürünün haciz uyguladığı tarihte taşınmaz borçlu adına kayıtlı olup, o tarihte, satış vaadi şerhinin tapuda kayıtlı olmasının haczin konulmasına engel olmadığı- Taşınmazın mülkiyetinin kazanıldığı ve mülkiyet hakkına dayanılarak haczin kaldırılmasına ilişkin talebin icra mahkemesince incelenemeyeceği- İcra müdürlüğünce usulüne uygun konulan haciz artık genel mahkemeden alınacak bir kararla kaldırılabileceği-
Şikayet dilekçesinde "vekile satış ilanının tebliğ edilmediği" ileri sürülmemiş olsa da borçlu tarafından maddi vakıa olarak açıkça satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin ileri sürülmesi yeterli olduğu- Borçluya (varsa vekiline) satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Davacı şirketin ortağının talimatı üzerine dava dışı şirket tarafından davalıya devredilen dava konusu bağımsız bölümlerin evlilik dışı bir araya gelerek bir süre karı-koca hayatı yaşamak amacıyla mı yoksa resmî evlilik birlikteliğini sağlamak amacıyla mı devredildiği, taşınmazların meşru olmayan bir maksadın istihsali için mi yoksa irade fesadı sonucunda mı verilmiş olduğu- Yargıtay 7. HD'nin ikinci tarihli bozma kararı, önceki bozmayı ortadan kaldırır nitelikte olup davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış olması sebebiyle de kesin nitelikte olduğu ve ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği- 6460 s. K. m. 1 ile HMK m. 373 üncü maddesine eklenen altıncı fıkranın usulî kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi nedeniyle ilk bozma kararına uyulmakla alacaklı yararına usulî kazanılmış hak doğmadığı- Davaya konu taşınmazların devrinin davalının irade sakatlığı yaratan bir davranışı karşılığı yapılmadığı gibi, protokolün iki tarafın hür iradesi ile imzalandığı ve iradi olarak taşınmazların davalıya devredildiği kanaatine varıldığından dava dışı ...'ın ve devir yapan davacı şirketin temlik anında iradelerinin sahih olduğu, meşru olmayan bir maksadın söz konusu olmadığı, dava konusu taşınmazların tesciline dayanak oluşturan resmî senet geçerli olduğundan davalı adına oluşan tescilin yolsuzluğundan bahsedilemeyeceği- "Taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalar karşısında hata, hile veya ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik bir davranış ve olgunun söz konusu olmadığı, ayrıca ispat kuralları çerçevesinde davacı tarafça ileri sürülen vakıaların ispat edilemediği, ispat edilemeyen davanın redde mahkum olduğu ve davanın reddinin de bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Örnek 7 no'lu ödeme emrinin borçluya 02.04.2009 tarihinde tebliğ edildiğinin, borçlunun 14.04.2009 tarihinde icra dosyasına itiraz ettiğinin, takipten en geç 14.04.2009 tarihinde haberdar olan borçlunun 15.11.2022 tarihinde yaptığı usulsüz tebliğ şikayetinin süresinde olmadığının, takibin borçlu yönünden kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu hususun Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu, o halde, takip kesinleşmekle başvurunun bu hali ile İİK’nın 71. maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olduğu, HMK.nın 33.maddesi gereği, hukuki tavsif, hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tespitinin, hakimin görevine giren bir konu olduğu, İİK’nın 71. maddesi uyarınca ise takibin kesinleşmesinden sonra alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasının her hangi bir süreye tabi olmadığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun zamanaşımı itirazının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma hakkı olduğu- Tarafların sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırma zorunluluğunun emredici şekilde hükme bağlandığı- Taraflar arasında yapılan sözleşmelerde "baskı adedi" kararlaştırılmadığından davacının ancak bir baskı yapma hakkına sahip olduğu; bu nedenle 'meblağdan başka her ne nam altında olursa olsun şirketten herhangi bir talepte bulunulamayacağı'na ilişkin hüküm ve 'eserin müteakip baskılarına tercüme hakları için çevirmenin tüm haklarından feragat ettiği'ne ilişkin hükmün dayanağının bulunmadığından geçersiz kabul edilmeleri gerektiği- Taraflar arasında düzenlenen iki sözleşme birbirleri ile birebir aynı olduğundan bu sözleşmelerin genel işlem şartları yönünden denetlenerek bu yönden de geçersiz kabul edilmek durumunda olduğu-
İcra Mahkemesine başvuru yaparak finansal kiralama konusu mal üzerinde icra müdürlüğünce uygulanan haczin kaldırılmasını isteyen 3. kişinin şikayet tarihi itibariyle finansal kiralama konusu malların kiracısı durumunda olduğunun belirlendiği, kiracı 3. kişinin, yargılama aşamasında mülkiyete de hak kazandığı değerlendirildiğinde ve bu durumda artık mülkiyeti kaybeden finansal kiralama şirketinin de istihkak davası açamayacağı düşünüldüğünde 3. kişinin şikayette hukuki yararı (korunmaya değer hakkı) bulunduğunun kabulü gerekeceği, dilekçede ileri sürülen vakanın haczi kabil olmadığı (haciz dışı tutulması gerektiği) halde finansal kiralama konusu malların haczedildiği iddiası olduğunun, talebin ise bu mallar üzerine konan haczin kaldırılması talebini içerdiğinin görüldüğü, bu hali ile başvurunun İcra Müdürlüğü tarafından yanlış uygulanan haciz işlemini şikayet olarak nitelendirilmesi ve uyuşmazlığın İİK 16. madde ve devamında düzenlenen şikayet koşullarına göre çözümlenmesi gerekeceği, mahkemece, dava konusu mahcuzun bulunduğu mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, Finansal Kiralama Sözleşmesine konu makine ile mahcuzun aynı olup olmadığı (seri no, model yılı vd karşılaştırma yapılmak sureti ile) kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için ek rapor alınması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken istihkak davası nitelemesi ile dava tarihinde başvuranın malik olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Gecikmiş itirazın ön koşulunun usulüne uygun bir tebligatın varlığı olduğu- Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre usulüne uygun ödeme emrinin tebliği üzerine, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte yurt dışında olduğundan bahisle borca ve yetkiye ilişkin gecikmiş itirazda bulunan borçlunun itirazının bu doğrultuda incelenmesi gerektiği- Usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İlk derece mahkemesince "hile" hukuksal nedenine dayalı olarak karar verilmesi üzerine, istinaf başvurusu BAM tarafından esastan inceleme yapılmak suretiyle kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de, o tarihte yürürlükte olan HMK 353/1-a-6 uyarınca, dosyayı mahalline göndermediği görülen BAM'nin ilk derece mahkemesince yapılan hukuki nitelendirmeyi kabul etmiş olduğu- Davacı vekilince "açılan davanın hile hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah edildiği" anlaşıldığından, öncelikle davanın TBK 39 gereğince hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılmış ise hile hukuki nedenine göre tüm deliller değerlendirilerek "temlikin hileli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması" ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davasını tamamen ıslah eden davacının ıslah dilekçesi ekinde dosyaya ibraz ettiği beyan dilekçesindeki maddi vakıaların "inançlı işlem" hukuki sebebine ilişkin olduğu, hukuki sebebi ileri sürülen maddi vakıalar karşısında hâkimin belirleyeceği, ilk derece mahkemesince ön inceleme aşamasında yapılan hatalı hukuki nitelendirmenin bağlayıcı olmayacağı, davacının beyan dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların da inançlı işlem vakıasından öteye gitmediği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Özel hastane/hekim ile hasta arasındaki sözleşmede vekâlet hükümlerinin uygulanması gerektiği, vekâlet sözleşmesinin niteliği gereği sonucun garanti edilmesinin mümkün olmadığı, tedavi yönteminin seçilmesinde hekim serbest ise de, hasta için en emin yolu seçmek zorunda olup, tedavinin doğru olup olmadığının raporda tartışılması gerektiği, hekimin tedavi metodunun seçiminde hastanın özelliklerini göz önünde bulundurması gerektiği, en güvenilir ve en emin metodu tercih etmesi gerektiği, aydınlatma ve hastanın rızasının alınması konusunda da alınan raporun yeterli olmadığı, mahkemece bu rapora dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece öncelikle uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davacının aydınlatılarak uyarılıp uyarılmadığı ve geçerli bir şekilde rızasının alınıp alınmadığı, davalılara yüklenebilecek kusur bulup bulunmadığı, meydana gelen maddi zarar varsa niteliği ve miktarı konularında ayrıca önceki rapora itirazları da değerlendirir biçimde inceleme yapılmak üzere diş hekimliği fakültelerinden seçilecek üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması ve alınacak raporla birlikte tüm deliller değerlendirilerek manevi tazminat bakımından da sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Yabancı hakem kararının tenfizine ilişkin davada, 21.05.1991 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan 10.06.1958 tarihli 'Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi'nin uygulanacağı- MÖHUK hükümlerinin ve New York Sözleşmesi'nin yarıştığı durumlarda Sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği- İlke olarak yabancı hakem kararlarının tenfizi istemlerinde tenfizi istenen kararın şeklî ve maddi anlamda kesinleşmesinin gerektiği- Yabancı hakem kararının tenfizi için, kararın taraflar açısından bağlayıcı hâle gelmiş olması gerektiği- Türk mahkemelerinde açılacak tenfiz davasında, dava dilekçesi ile birlikte hakem kararının onaylanmış aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, hakem kararının dayandığı tahkim şartı veya sözleşmenin usulüne uygun aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, şayet karar ve tahkim şartı ya da sözleşmesi tenfiz ülkesinin resmi dilinde değilse, hakem kararı ile tahkim sözleşmesi veya şartının usulüne uygun ve onaylı tercümelerinin eklenmesinin zorunlu olduğu- Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de sonuç doğurabilmesi için o kararın Türk Mahkemelerinde tanınmasına veya tenfizine karar verilmiş olması gerektiği- Tanıma ve tenfiz hakiminin prensip olarak yabancı hakem kararının doğruluğunu inceleyemeyeceği, gerek yabancı karara uygulanmış usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışında olduğu, bu sistemin (revision aufonal) yasağı olarak ifade edildiği, usulde veya kararın hükmünde yapılmış olan hataların tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olamayacağı- Hakem kararlarının tenfizi davalarında nispi harç alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, maktu harç alınması gerektiği-