Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği, ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği- Belirsiz alacak davalarında, açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, hukukî yararın bulunduğundan söz edilemeyeceği, ancak; hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkeleri gereği, ilgili dairenin daha önce verdiği kararlarda, hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden önceki görüşe güvenilerek belirsiz alacak davası şeklinde açılan davada hukuki yarara ilişkin dava şartının eksik olması sebebiyle davanın hemen reddedilmemesi; davacıya süre verilerek dava şartının tamamlattırılması gerektiği- Davalılar arasında muvazaa bulunması nedeniyle maddi sorumluluk açısından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- Dosyada mevcut fesih bildiriminin, davacıya tebliğ edilip edilmediği belirlenerek ihbar tazminatı talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Usulüne uygun ödeme emri tebliği üzerine tüzel kişi temsilcisi/vekili de itiraz yoluna başvurabileceğinden, şirket işlerinin şirket temsilcisinin yurtdışında olduğu zaman zarfında takipsiz bırakılması kabul edilemeyeceğinden, tüzel kişiler için temsilci veya vekillerinin yurtdışında olmasının İİK'nun 65/1. maddesi anlamında geçerli mazeret olarak kabul edilmeyeceği, borçlu şirket isteminin, gecikmiş itiraz talebi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, borçlu şirketin başvurusunun usulsüz tebligata dayalı, tebliğ tarihinin düzeltilmesi istemi olarak tavsif edilmesi gerekeceği- Borçlu şirket temsilcilerinin yurtdışından dönüş tarihi 14. 11.2017 tarihi olup, yasal 3 günlük süre 17.11.2017’de dolduğundan, 20.11.2017 tarihinde yapılan itirazın İİK'nun 65. maddesinde öngörülen yasal üç günlük sürede olmadığının kabulü gerekeceği-
Talebin TMK.'nin 713/2 maddesine göre " ölüm " hukuksal nedenine dayalı olduğu gözetilerek buna göre inceleme ve araştırma yapılması gerekirken dosya içeriğine uygun düşmeyen nitelendirme ile kayıt malikinin kim olduğunun belirli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
İptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerliğin her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmeyeceği- İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasını engellemediği, Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği- Muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresinin olmadığı ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesinin muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmadığı- Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesinin isabetli olmadığı-
Asıl davada temliklerin muvazaalı olduğu saptanmak sureti ile davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmayıp, mirasbırakan ... taşınmazlarda 1/4 payı temlik ettiği halde davacının dava dışı üçüncü kişilerden temlik aldığı payların da iptal tescil kapsamına alınmasının doğru olmadığı-
Davacılar tarafından 3561 sayılı Yasa uyarınca Kayseri Defterdarının kayyım olarak atanmasının istenildiği, bahsi geçen Kanun uyarınca Hazinenin hak ve menfaatinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, bu kapsamda kayyımdan delillerinin sorulup toplanması ve tüm deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- HMK 320/1'de “mümkün olan hâllerde” taraflar duruşmaya davet edilmeksizin karar verileceği düzenlenmişse de, dosyada mevcut delillerin karar verilmesine yeterli görülmediği- Kayyım tayini istemine konu basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, dosya üzerinden karar verilebilmesi için “mümkün olan hâller” bulunmadığından, taraflara hukuki dinlenilme hakkı tanınmadan ve taraflar duruşmaya davet edilmeden karar verilemeyeceği-
Resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu nüfus kayıt düzeltme davalarında bozma ilamına uyulması sonucu taraflar lehine usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği- DNA incelemesi sonucu gerçeği yansıtmadığı anlaşılan mevcut nüfus kaydının iptali gerektiği-
Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman “uyarlama” davası açılabileceği-
Katkı payı alacağının değer tespiti ve hesaplamaları için konusunda uzman bilirkişi ve bilirkişilerden yardım alınması gerektiği- Katkı payı oranları ve alacak miktarının hesaplanması bilirkişi raporları da alınarak tüm deliller değerlendirilerek bölge adliye mahkemesinin karar vermesi gerektiği-
Yargılamanın yenilenmesi talebinin harcı yatırılarak ayrı bir dava olarak esasa kaydedilmesi, diğer davalarda olduğu gibi HMK. mad. 122 vd.ndaki yargılama aşamalarına göre gerekli usuli işlemlerin yürütülmesi gerektiği-