8. HD. 01.04.2021 T. E: 1019, K: 3044-
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince dava tespit davası olarak olarak nitelendirilmiş ise de, davacılar vekilince dava dilekçesinde muhdesat tespiti ve tazminat isteminde bulunulduğu, haksız eyleme dayalı eda davasının tespit isteğini de içerdiği, başka bir ifade ile muhdesat tespitine ilişkin talep, tazminat davası içerisinde eridiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin hukuki nitelendirmesinin doğru olmadığı-
Garanti yükümlülüğüne uyulmaması- Araçların sayıca eksik teslim edilmesi- Davalının teslim etmeyi taahhüt ettiği bakiye 49 araçla ilgili daha önceden teslim edilen araçların garanti belgesinin bulunmamasına rağmen davacının teslimde ısrar etmesi ve ifanın yerine getirilmemesinin aleyhine sonuç doğurmayacağı-
Kanun'da bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu- Görevin, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğu, bu durumda mahkemece, talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davaya konu taşınmazın, borç para ile alındığı ve borcun bir kısmının davacının mal edinmek amacıyla verdiği para ile ödendiği iddiası ileri sürüldüğünden, iş bu dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olarak nitelendirilmesi gerektiği- İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında ise asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Davacı tarafından ölüm hukuki sebebine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulduğu halde, mahkemece tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın satışı resmi şekilde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ölüm hukuki sebebine dayalı olarak inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, o halde, mahkemece yapılması gereken işin, iddia ve savunma çerçevesinde, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek TMK’nin 713/2. maddesindeki ölüm nedenine dayalı tapu iptali ve tescil şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibaret olduğu-
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Muvazaa (TBK19) nedeniyle açılan iptal davalarında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmayacağı- "Davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- İptal istemine konu bağımsız bölüm davalıya aitken, vekâletname ile yetkili kıldığı vekil tarafından aynı gün davacıya satılarak devri yapıldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin, hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın akidin hilesi olarak kabul edileceği- Taşınmaz satışlarında aracılık yapan bir kişinin işi gereği çok sayıda taşınmaz gezdirmiş olmasının hilenin bir unsuru olarak kabul edilemeyeceği- Basit bir inceleme ile satın aldığı taşınmazın bulunduğu mahalle ile niteliğini tespit etmesi mümkün olan davacının, resmi senet içeriği kendi huzurunda okunmuş ve tapu senedinin bir örneği verilmiş olmasına, yine aynı apartmandan kısa bir süre önce başka bir daire satın almış olmasına karşın, hile ile başka mahallede ve farklı nitelikte bir dairenin satıldığını ileri sürmesi inandırıcı olmadığı ve hile iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varıldığı- Hile ispatlanamadığından taşınmazlar başında keşif yapılmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı-
İhalenin feshi davasında borçlu tarafından "maddi vakıa" olarak açıkça "satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin" ileri sürülmesinin yeterli olduğu, vekile satış ilanının tebliğ edilmediğinin ileri sürülmesinin ayrıca aranmayacağı- Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunmasa da, satış ilanının, kıymet takdirine itiraz davasında borçluyu temsil eden vekile tebliği gerektiği- Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-