İİK 94 uyarınca açılan tescil talepli davada icra müdürlüğünden yetki belgesi alınarak ibraz edilmesinin dava şartı olduğu, ancak bu eksikliğin HMK 115/2 dava sonuçlanıncaya kadar her zaman tamamlanabileceği, bu nedenle davacıya bu konuda kesin süre verilmesi, noksan olan bu usuli işlemler yerine getirildikten sonra esasa girilmesi gerektiği-
İkinci haciz ihbarnamesinin usulüne uygun düzenlenmemesi nedeniyle itirazın geçerli kabul edilmesine ilişkin üçüncü kişi tarafından yapılan şikayetin süresiz yapılabileceği- İcra müdürlüğünün numarasının hatalı yazdığı ikinci haciz ihbarnamesinin usulsüz olduğu ve bu haciz ihbarnamesinin tebliği ile itiraz süresinin başlamayacağı ve bu durumda üçüncü kişinin ikinci haciz ihbarnamesine itirazının süresinde olduğu- İkinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmesine rağmen, üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilerek borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılması ve aleyhinde haciz istenmesinin de mümkün olmadığı-
İcra Müdürlüğünce, Banka'ya gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi üzerine Bankanın hesap üzerinde rehin hakkını ileri sürülmesi, haciz ihbarnamesine itiraz mahiyetinde olup, bu itirazın İİK'nin 89. maddede düzenlendiği şekilde çözümlenmesi gerekeceği, alacaklı vekili tarafından istihkak iddiasının reddi talebiyle açılan davanın bu sebeple reddine karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nın 33. maddesi gereği hukuki nitelendirmenin hakimce yapılacağı- Dava dilekçesinin içeriği ve sonuç kısmı bir bütün halinde değerlendirildiğinde sorumlu idarenin mahkemece belirlenip, el atılan taşınmaz ile ecrimisil bedellerinin tahsili talep edildiğinden, mahkemece Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın sorumlu olduğunun kabulü ile verilen kararın davacılar tarafından temyiz edilmemesi nedeni ile ilçe belediye başkanlığı hakkında verilen husumetten red kararının kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği-
Evlilik birliği içinde edinilen taşınmaza aynı dönemde çalışan ve geliri bulunan kadının da katkı yapmasının olağan olduğu- Koca tarafından, tanık beyanlarının aksine bir delil ileri sürülüp kadının çalışmadığı ispatlanmadığına göre, çalışan kadının evlilik birliği içinde edinilen ve tapuda erkek eş adına tescil edilen taşınmaza katkısının bulunduğunun kabul edileceği- Davacı eşin ev işlerinin yanında davalı ile birlikte tarlada, bahçede, hayvan yetiştiriciliğinde, mevcut bir dükkânın işletilmesinde vb. şekilde düzenli çalışma ve katkısının varlığı sabit iken “davacının elde ettiği gelirin belirlenememesi” nedeniyle katkı oranının tespitinde duraksama ve güçlük yaşandığı takdirde hâkimin, denkleştirici adalet ilkesi gereği, somut olayın koşullarını kendi içinde değerlendirmek suretiyle hukuk ve hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir etmesi, bu oranın, tasfiyeye konu taşınmazın dava tarihi itibari ile belirlenecek olan rayiç değeriyle çarpılması sonucu davacı eşin katkı payı alacağı miktarının belirlenmesi gerektiği-
Davacılar murisinin hissesinin bulunduğu dava konusu taşınmaza ilişkin eldeki davada, dava konusu edilen taşınmazın özel parselasyona veya malikleri arasında fiili taksime konu edilip edilmediğinin tespiti ile özel parselasyon veya malikler arasında fiili taksim mevcut ise davacıların mirasbırakanının payının yol ya da yeşil alan gibi yerlere rastlayıp rastlamadığı hususunda bilirkişi heyeti eşliğinde keşif yapılmasının gerekip gerekmediği- Dava konusu taşınmazda 2981 sayılı Kanun’un 10/b maddesine göre kadastro tespiti değil, aynı Kanun’un 10/c maddesi uyarınca Belediye tarafından şuyulandırma işlemi yapıldığı ve bu idari işlem sırasında da düzenleme sahasında kalan taşınmazlardan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri vb. umumi hizmet alanlarında kullanılmak üzere düzenleme ortaklık payı (DOP) kesildiği- İmar düzenlemesi sırasında davacının miras bırakanının paydaşı olduğu taşınmaz DOP kesintisi haricinde “''2942 sayılı Yasanın 35. maddesine göre terkin” açıklamasıyla ayrıca kesinti yapılmış olmasının mülkiyet hakkına kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğu- Yapılan işlemin 2981 sayılı Kanun’un 10/c maddesi gereği idari işlem olduğu anlaşıldığına göre, dava konusu taşınmaz özel parselasyon veya malikler arasında fiili taksime konu edilip edilmediği hususunda keşif ve bilirkişi incelemesinin gerekmediği-
2981 sayılı Kanun’un 10/b maddesinde belirtilen kadastro tespiti sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil alan vs. hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisselerin bedelsiz olarak re’sen tapudan terkin edileceğine ilişkin hükmün somut olayda uygulanma yerinin bulunmadığına ve yapılan işlemin 2981 sayılı Kanun’un 10/c maddesi gereği idari işlem olduğu anlaşıldığına göre, dava konusu taşınmaz özel parselasyon veya malikler arasında fiili taksime konu edilip edilmediği hususunda keşif ve bilirkişi incelemesinin gerekmediği-
Davanın İİK 277 vd. uyarınca açılan "iptal davası" mı yoksa TBK 19'a dayalı "muvazaalı işlemin iptali davası" mı olduğunu, hakimin, dava dilekçesindeki ileri sürüşe, yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre re'sen nitelendirmesi gerektiği- Anlaşmalı boşanma protokolü uyarınca tazminat karşılığı taşınmazın devredildiği ve boşanma işleminin üzerinden yaklaşık 17 gün sonra davalıların yeniden evlendikleri gözetildiğinde, anlaşmalı boşanma işleminin mal kaçırmak amacıyla yapıldığının kabulü gerektiği- TBK. 19'a dayalı muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davalarda; İİK. m. 283'ün, sadece "haciz ve satış isteme yetkisine" yönelik kısmın kıyasen uygulanabileceği, üçüncü kişinin tazminatla sorumlu tutulamayacağı- Davacının, taşınmazın devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunu ispatlanması gerektiği ve taşınmazı devir alan dava dışı kişilerin de davaya dahil edilmesi gerektiği- İİK. 284 uyarınca tasarrufun iptali davasının, tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği-
Teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğu- Adli Tıptan alınan raporda, davalı doktora atfedilebilir kusur bulunmadığı belirtilmesi ve davacılar vekili tarafından bilirkişi raporuna yapılan itirazlar üzerine, davacıların rapora itirazları karşılanmadan, adlı tıp kurumu raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiğinden, mahkemece davacının dava konusu iki doğuma ilişkin tüm tetkik ve tedavi evrakları getirtilip, Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek aralarında kadın doğum uzmanının da bulunduğu, konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davacının davalı doktor tarafından gerçekleştirilen ilk doğumu sırasında anne karnında parça unutulup unutulmadığı ve bu kapsamda gerekli tetkiklerin yapılıp yapılmadığı, anne karnında parça unutulduğunun tespiti halinde, bu hususun davacının rahminin alınmasına sebebiyet verip vermediği üzerine ayrıntılı, taraf iddialarını da karşılayacak şekilde rapor alınıp sonucuna göre, davalıların kusurlu olup olmadığı belirlenerek bir karar verilmesi gerektiği-
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olduğundan tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu olmadığı- Dava dilekçesinin içeriği ve sonuç kısmı da bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiği- Somut olayda; tasfiyeye konu taşınmazın edinme tarihi de dikkate alındığında, davacının mal rejiminin tasfiyesi ile katkı payı alacağı talebinin olduğunun kabulü gerektiği-