Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedileceği, tespit davasını dinlenemeyeceğinden dolayı reddine dair hükmün, dava konusu hakkında maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı, aynı konuda açılacak ikinci bir dava, kesin hüküm sebebiyle reddedilmeyip, tespitte hukuki yarar görüldüğü takdirde dinlenip esastan karara bağlanacağı- Hakimin davayı aydınlatma ilkesi gereği talep açıklattırılarak, talebin mirasçılığın tespitine ilişkin olduğunun açıklanması halinde dosya kapsamında bulunan nüfus kayıtları ve mirasçılık belgelerinden davacıların mirasçılığı belli olduğundan tespit isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi, aksi takdirde davacının talebinin mirasçılık belgesi verilmesi olması halinde ise murise ait mirasçılık belgesi verilmesi gerektiği-
Kooperatifin tüzel kişiliğinin halen devam ettiği, tüzel kişiliğin devamı süresinde dairelerde oturan gerçek kişilerin 'site yönetimi' adı altında bir yönetim oluşturup site yönetiminin dairelerde oturan kişilerden aidat tahsil ettiği ve kooperatifin tüzel kişiliğinin devam etmesi sebebiyle oluşturan site yönetiminin hukuken varlığının kabulü tartışmalı olduğu somut olayda hukuki tasnifin hakime ait olduğu- Dava dilekçesinde davacı kooperatifin site yönetimi olarak gösterilmiş olmasının, davacı kooperatifin taraf sıfatı olmadığı anlamına gelmeyeceği- Davacı kooperatifin verdiği hizmete katılma payı niteliğindeki aidat alacağını davalı kooperatif üyelerinden isteyebileceği; bu nedenle davanın kooperatif hukukundan kaynaklandığının kabulüyle işin esası incelenerek aidat alacağının olup olmadığı, aidat alacağının kaynaklandığı dönem ve faizler hususunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre hükme varılması gerektiği-
8. HD. 01.04.2021 T. E: 1019, K: 3044-
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince dava tespit davası olarak olarak nitelendirilmiş ise de, davacılar vekilince dava dilekçesinde muhdesat tespiti ve tazminat isteminde bulunulduğu, haksız eyleme dayalı eda davasının tespit isteğini de içerdiği, başka bir ifade ile muhdesat tespitine ilişkin talep, tazminat davası içerisinde eridiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin hukuki nitelendirmesinin doğru olmadığı-
Garanti yükümlülüğüne uyulmaması- Araçların sayıca eksik teslim edilmesi- Davalının teslim etmeyi taahhüt ettiği bakiye 49 araçla ilgili daha önceden teslim edilen araçların garanti belgesinin bulunmamasına rağmen davacının teslimde ısrar etmesi ve ifanın yerine getirilmemesinin aleyhine sonuç doğurmayacağı-
Kanun'da bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu- Görevin, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğu, bu durumda mahkemece, talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davaya konu taşınmazın, borç para ile alındığı ve borcun bir kısmının davacının mal edinmek amacıyla verdiği para ile ödendiği iddiası ileri sürüldüğünden, iş bu dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olarak nitelendirilmesi gerektiği- İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında ise asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Davacı tarafından ölüm hukuki sebebine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulduğu halde, mahkemece tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın satışı resmi şekilde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ölüm hukuki sebebine dayalı olarak inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, o halde, mahkemece yapılması gereken işin, iddia ve savunma çerçevesinde, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek TMK’nin 713/2. maddesindeki ölüm nedenine dayalı tapu iptali ve tescil şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibaret olduğu-
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Muvazaa (TBK19) nedeniyle açılan iptal davalarında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmayacağı- "Davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-