Facebook üzerinden elde edilen davacının ve boşandığı eşinin birlikte görüldüğü fotoğraflara dayanılarak davacının aylığının kesilmiş ve davalı kurum işleminin iptali istemli dava da, "facebookta paylaşılan fotoğraflara" vurgu yapılarak reddedilmişse de; “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığının eksik inceleme ve araştırmaya dayalımı olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, mahkemece  ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılması gerektiği-
Dava dilekçesinde, TC vatandaşı ile yabancı devlet vatandaşının aynı kişiler olduğunun tespiti istendiğine göre; davanın nüfus davası olduğu ve davacının eldeki davayı açmadan önce idari makamlara başvuru zorunluluğunun bulunmadığı, buna göre; somut olaydaki iddia ile ilgili olarak DNA araştırması yaptırıp, alınacak rapor da gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemenin hakime ait olduğu ilkesi ışığında; dava açılmadan önce, 18.01.2011 tarihli davacılar tarafından davalıya gönderilen ihtarname ile davalıdan kendi paylarına düşen kira bedelinin ödenmesinin, aksi halde ödenmeyen kira bedelleri için yasal yollara başvurulacağının ihtar edilmiş olduğu, davacıların bu ihtarname ile davalının kiracılık sıfatını kabul ettiği sonucuna varıldığı; davanın ecrimisil istemli değil de kiracılık ilişkisinden kaynaklı alacak olarak görülmesi gerektiği-
Belirsiz alacak davası açılmış olup; ilgili daire tarafından daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden dairenin önceki görüşüne güvenilerek; hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkeleri gereği red kararı verilemeyeceği-
Şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla açılan davada muvazaalı devrin iptali de istendiğinden, davacının tapu iptali ve tescil talebi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğu-
HMK'nın 33.maddesine göre hakimin, Türk Hukukunu resen uygulamak zorunda olduğu; bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu- Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu bulunmadığı- Başka bir ifade ile hakimin, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlü olduğu- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1. ve 2. maddesi kıyasen uygulanarak 'iptal ve tescile gerek olmaksızın' davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı tarafça belirsiz alacak davası açılmış ancak daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararı verilmediğinden dairenin önceki görüşüne güvenilerek belirsiz alacak davası şeklinde açılan bu davada belirtilen husus bozma nedeni yapılmadığı- Alacaklının belirsiz alacak davası açabilmesi için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesinin mümkün olamayacağı ya da belirlenmesinin objektif olarak imkânsız olması gerektiği- Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir davanın açılamayacağı çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yararın aranacağı, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemeyeceği ve özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulmasının kabul edilemez olduğu-
Tapu iptali ve tescil isteği- Davalının mülkiyet hakkının ihlal edilmemesi için, iyiniyetli olup olmadığı, bir başka ifade ile durumu bilip bilmediği, ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek durumda olup olmadığının saptanması gerektiği- Davalıların çekişmeli temlik öncesi tanışıklıklarının bulunduğu ve tanık beyanları gözetildiğinde, davalının TMK’nin 1023. maddesinden yararlanamayacağı-
Kadına özgü ziynet eşyalarının, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça; evlilik sırasında, kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun, kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve artık onun, kişisel malı niteliğinde olacağı; ancak, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların, onların paylı mülkiyetinde sayılacağı-
İtirazın iptali davasında, davalının "davacı kooperatiften olan huzur hakkı alacağının mahsubunu" talep etmesi takas def'i olarak kabul edilir mi?