Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmakta olup; davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulamayacağı-
Ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklık olduğundan malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır; dolayısıyla elbirliği ( İştirak ) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın 1/3 payı ortak miras bırakan D. P.'tan kaldığına ve miras bırakan 02.09.1986 tarihinde ölmüş olduğuna göre, terekenin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olup, tüm mirasçılar adına iptal ve tescile karar verilmesi istenmiş olsa bile mirasçılardan birinin başka mirasçılar adına iptal ve tescil isteğinde bulunması mümkün olmayıp davacıların kendi miras payı oranında iptal ve tescil istediğinin kabulünün gerekeceği, bu ilkenin, TMK.nun 701 ve 702. maddelerinde açıklanan elbirliği mülkiyetinin bir gereği ve birlikte tasarruf kuralının bir istisnasını oluşturacağı-
Miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara ait olup; tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız paylarının mevcut olmadığı-
Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu-
Gerek ehliyetsizlik ve gerekse vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı davalar murisle bağlantılı olarak ve murise teban açılan davalardan olduğundan davanın tüm mirasçılar adına tescil istemi ile diğer bir deyişle iştirakin sağlanmasıyla açılması mümkün olup, mirasçının tek başına ve kendi miras payı oranında dava açabilmesine yasal olanak olmadığı-
Davacı, miras bırakanı O. Uçar ve diğer mirasçı adına senetsizden tespit edildiği bildirilen parsellere ait kadastro tutanaklarının tüm sayfalarının onaylı okunaklı suret ya da fotokopisinin Tapu Müdürlüğü’nden istenilmesinin, senetsiz edinim miktarlarının denetlenmesinin ve uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümüyle birlikte 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde belirtilen miktar sınırının aşılıp aşılmadığının belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan tereke paylaşımı sonucu davacıya kalmış ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesinin ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesinin gerekeceği, şayet satış, bağış ve paylaşım yoluyla uyuşmazlık konusu taşınmaz davacıya kalmamış ise, bu taktirde terekenin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davacının tek başına tasarrufi işlem niteliğinde bulunan davayı açamayacağı ve yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunduğu da gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
Tapu kaydının kadastro yolu ile oluştuğu tarihte kayıt maliklerinin ölüm tarihlerinden itibaren tamamı bakımından TMK’nın 713/2. maddesinde yazılı kazanma süresi ve koşullarının gerçekleşmesi halinde tapuda verasette iştirakli olarak kayıtlı payın tümünün kazanılmasının mümkün olacağı, ancak bu ortaklardan biri bakımından dahi kazanma süresi ve koşullarının gerçekleşmemesi yani sağ olması halinde payın tamamının kazanılamayacağı-
Dava konusu 120 ada 19 nolu parselin kadastro tutanağının ilk sayfasında Kadastro Mahkemesi2nin 2007/131 Esasında davalı olduğu yazılı olmasına karşın bu taşınmazla ilgili kadastro yoluyla çap kaydı oluşturulması nedeniyle tereddütün hasıl olduğu, bu durumun resen araştırılarak davalı olduğunun tespit edilmesi halinde 3402 sayılı Yasa’nın 26 ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-