Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu-
Gerek ehliyetsizlik ve gerekse vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı davalar murisle bağlantılı olarak ve murise teban açılan davalardan olduğundan davanın tüm mirasçılar adına tescil istemi ile diğer bir deyişle iştirakin sağlanmasıyla açılması mümkün olup, mirasçının tek başına ve kendi miras payı oranında dava açabilmesine yasal olanak olmadığı-
Davacı, miras bırakanı O. Uçar ve diğer mirasçı adına senetsizden tespit edildiği bildirilen parsellere ait kadastro tutanaklarının tüm sayfalarının onaylı okunaklı suret ya da fotokopisinin Tapu Müdürlüğü’nden istenilmesinin, senetsiz edinim miktarlarının denetlenmesinin ve uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümüyle birlikte 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde belirtilen miktar sınırının aşılıp aşılmadığının belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tapu kaydının kadastro yolu ile oluştuğu tarihte kayıt maliklerinin ölüm tarihlerinden itibaren tamamı bakımından TMK’nın 713/2. maddesinde yazılı kazanma süresi ve koşullarının gerçekleşmesi halinde tapuda verasette iştirakli olarak kayıtlı payın tümünün kazanılmasının mümkün olacağı, ancak bu ortaklardan biri bakımından dahi kazanma süresi ve koşullarının gerçekleşmemesi yani sağ olması halinde payın tamamının kazanılamayacağı-
Dava konusu taşınmazın satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan tereke paylaşımı sonucu davacıya kalmış ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesinin ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesinin gerekeceği, şayet satış, bağış ve paylaşım yoluyla uyuşmazlık konusu taşınmaz davacıya kalmamış ise, bu taktirde terekenin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davacının tek başına tasarrufi işlem niteliğinde bulunan davayı açamayacağı ve yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunduğu da gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
Dava konusu 120 ada 19 nolu parselin kadastro tutanağının ilk sayfasında Kadastro Mahkemesi2nin 2007/131 Esasında davalı olduğu yazılı olmasına karşın bu taşınmazla ilgili kadastro yoluyla çap kaydı oluşturulması nedeniyle tereddütün hasıl olduğu, bu durumun resen araştırılarak davalı olduğunun tespit edilmesi halinde 3402 sayılı Yasa’nın 26 ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olduğu uyuşmazlıkta, dava dışı ortaklar bulunduğundan, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
TMK.'nun 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkının da olmadığı, mülkiyetin bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu, yani, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu, sözü edilen mülkiyet türünde maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortak olduğu-
Tapu kaydı iptal edilen ve bu nedenle bedeline yönelik tazminat talep edilen taşınmazın iptal öncesi kayıt malikinin dava dışı mirasçıları olduğundan, diğer mirasçıların zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle davada yer almaları gerektiği-
Davanın, tescil istemi olduğu, kural olarak; kamunun kullanımına açık olan yolların zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, ancak, kapanmış veya terk edilmiş yolların koşulları gerçekleştiği taktirde her zaman zilyetlikle kazanılmasının olanaklı olduğu, dava konusu yerin davacının babasından kaldığı ve terekenin paylaşımından da söz edilmediği anlaşıldığına göre TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca terekeye dahil bir taşınmaz için davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyetinin bulunmadığı, çünkü davacının yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunduğu, tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmadığından eldeki davada taraf teşkilinin sağlanmasının da olanaklı olmadığı, davanın reddine karar vermek gerekeceği-