Mahkemece, davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları üzerinde ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı hususu da dikkate alınmak sureti ile inceleme yaptırılarak, delil olarak sunulan faturaların ticari defterlerde kaydının bulunup bulunmadığı, faturalardaki malların hacizli mallara uygun olup olmadığı, fatura bedellerinin ödenip ödenmediği, davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında arasında öteden beri devam eden ticari ve cari ilişki olup olmadığı, borçlu ile alacaklı arasında borç-alacak bulunup bulunmadığı hususlarının netleştirilmesi; yapılan tespitlerin dosya kapsamında yer alan adi yazılı sözleşme, marka devirleri ve taşınmaz satışları ile uygunluğunun ödemeler, vergi ve banka kayıtları da dikkate alınarak belirlenmesi için Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınması, elde edilen bilgiler ile dosyadaki diğer delillerin birlikte değerlendirilmesi ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemece verilen ilk kararda “istihkak iddialarının kabulüne” karar verildiği, asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı gibi, kararda da her bir talep sonucunun (olumlu ya da olumsuz) karşılanmadığı, yalnızca kabul yönünde verilen bu kararın infaza elverişli nitelikte bulunmadığı, direnme kararında da bu kez “asıl ve birleşen davada istihkak iddialarının kabulüne” denildiği, dava dilekçesindeki talepleri karşılayacak biçimde bir karar verilmediği kararın HMK’nın 297. maddesinde öngörülen niteliklere haiz olmadığı, denetime olanak sağlamadığı ve bu hâliyle infazının da mümkün olmadığı görülmekle, mahkemece dosya kapsamı ve usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde açıklanarak, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Davalının, takip borçlusu olmayan davacı şirketin işyerinde haciz ve muhafaza yapması üzerinde, istihkak iddiasında bulunan ve cebri icra tehdidi altında dosya borcunun ödeyen davacı şirketin açtığı davanın istirdat davası olduğu ve davacı şirketin bu davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyetinin bulunduğu- İcra hukuk mahkemelerince verilen istihkak davalarına ilişkin kararlar kesin hüküm oluşturduğundan ve "takipte üçüncü kişi durumundaki davacının yerinde haczedilen malların takip borçlusuna ait olmadığı" kesinleşen icra mahkemesi kararıyla sabit olduğundan, "haciz baskısı altında ödeme yapan davacı şirketin yaptığı ödemenin haksız bir ödeme olduğu" gerekçesiyle istirdat davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Haciz, ödeme emri tebliğ edilen adreste yapılmasa da, vergi kayıtlarına göre borçlu şirket haciz adresinden ayrıldığı gün üçüncü kişinin haciz adresinde faaliyete başladığı, üçüncü kişi şirketin kurucu ortaklarının borcun doğumundan sonra hisselerini devrettiği, borçlu ve üçüncü kişi ortakları arasında yakın akrabalık bağı olduğu, kolluk araştırmasında dava konusu hacizle farklı bir adreste yapılan yine üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunduğu hacizde, AVM içerisinde yer alan haciz adresinde borçlu şirketin faaliyet gösterdiğinin AVM yönetimi tarafından belirtildiği, üçüncü ve borçlu şirketin aynı alanda faaliyet gösterdiği, bu durumda borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında danışıklı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği-
Üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiası- Takip borçlusunun davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve anılan menfi tespit davasına dair kararın kesinleştiği, bu hüküm ile icra dosyasındaki hacizler kendiliğinden kalkmış olduğu-
Somut olayda, davacı alacaklı tarafından üçüncü kişi Bankanın, istihkak iddiasının kaldırılması talep edilmiş ise de, uyulan bozma ilamında, İİK'nın 89. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi itiraz niteliğinde olup, uyuşmazlığın istihkak prosedürünü düzenleyen İİK’nın 96-97 maddelerindeki yazılı kurallara göre çözümlenmemesi gerektiği belirtildiğinden açılan istihkak davasının reddi gerekirken, HMK'nın 26. maddesine aykırı olarak talep dışına çıkılarak İİK'nın 89.maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Ödeme emri borçluya haciz adresinde tebliğ edilmişse de, "borçlunun haciz mahallindeki işyerini kapatmasından sonra faaliyete başladığını" iddia eden üçüncü kişi, borçlunun haciz adresinden tahliyesine ilişkin karar sunmuş olup dinlenen tanıklar da bu hususu doğruladığından ve üçüncü kişinin -vergi dairesi kayıtlarına göre- haciz mahallinde faaliyete başladığı tarih, haczin üçüncü kişinin ticaret sicil adresinde ve borçlunun yokluğunda yapılması, haciz mahallinde bulunan belgelerin tek başına borçlunun üçüncü kişi işe birlikte burada faaliyetine devam ettiğini gösterir nitelikte olmaması, üçüncü kişinin, borçlu şirketin ortak veya yetkilisi olmaması karşısında, mülkiyet karinesinin davacı üçüncü kişi lehine olduğu ve davanın üçüncü kişi tarafından açılmasının da ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı- Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği- Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu- "Davacı üçüncü kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğunu" iddia eden davalı alacaklı muvazaa iddiasını ve karinenin aksini ispat edebilecek yeterli bir delil sunmadığından, istihkak iddiasına ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Üçüncü kişinin istihkak iddiasına ilişkin davada, borçluya ödeme emrinin tebliği edildiği ve dayanak senet adresinde yapılan haciz adresi borçlu şirketin ticaret sicil adresi olduğundan, mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu- Davacı üçüncü kişi haciz yapılan taşınmazının maliki olduğuna dair tapu kaydı sunmuş olup maliki olduğu fabrikayı demirbaşları ile birlikte borçlu şirkete borcun doğumundan önceki bir tarihte noterde düzenlenen kira sözleşmesi ile kiraya verdiğini iddia ettiğinden, davacı üçüncü kişi ile borçlu şirkete ait ticari defterler ile yapılan kira ödemelerini gösterir kayıtların getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile davacı ile borçlu arasındaki kira ilişkisinin gerçek bir kira ilişkisi olup olmadığı, kira bedeli ödemelerinin defter kayıtlarında yer alıp almadığının araştırılması; ayrıca kira sözleşmesinin ilgili Vergi Dairesine bildirilip bildirilmediği ve şirketin kira parası, stopaj ödeyip ödemediğinin saptanması, mahcuzların tarafların demirbaş kayıtlarında yer alıp almadığının belirlenmesi, incelenen defterlerin açılış ve kapanış tasdikinin yapılıp yapılmadığı, defterlerin usule uygun tutulup tutulmadığı, sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarının araştırılması gerektiği-
Kesinleşen ödeme emri tebligat tarihinin düzeltilmesi kararı ile birlikte geçerli bir haczin varlığından söz edilemeyeceğinden, "haczin İİK. 99 uyarınca yapılması talebine" ilişkin şikayetin ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişinin ticaret sicil adresinden yapılan haciz adresinde borçlu şirket  faaliyette bulunmamış, dava konusu haciz sırasında belge bulunmamış, borçlu şirket ortağı ve yetkilisi de haciz de hazır bulunmamış olup davacı üçüncü kişi şirket borcun doğumundan çok önceki bir tarihte kurulduğundan, üçüncü kişi şirket ortaklarından biri borçlu şirketin ortağı ise de, anılan kişi her iki şirkette de hakim ortak olmayıp az hissesi bulunan ortak olduğundan, borçlu şirket de ortak olan kişinin de,  üçüncü kişi şirketin kurucu ortaklarından olduğu görülmüşse de, borcun doğum tarihi itibari ile bakıldığında üçüncü kişi şirkette ortaklığının bulunmadığı anlaşıldığından, ortaklık bağlarının pay ve yönetim anlamında organik bağın varlığına delil teşkil edemeyeceği- Mülkiyet karinesi davacı 3. kişi lehine olup dava üçüncü kişi tarafından açılsa da, karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği-