Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, kanunda yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin reddi gerekeceği-
Dava şartlarının, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardan olduğu ve dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardan olduğu, mahkemenin, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceleyeceği ve bu konuda bir karar vereceği, tarafların istem ve beyanları ile bağlı olmayacağı, dava şartlarının dava açılmasından, hükmün verilmesine kadar var olması gerekeceği, dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemenin, davayı dinlenebilir olmadığından reddetmesi gerektiği, dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (HUMK. 237) çözümlenmiş olmasının da olumsuz dava şartlarından olduğu-
HUMK.nun 573 ve izleyen maddelerine dayandırılan davada hakimin sorumluluğuna karar verilebilmesi için hâkimin kasıtlı hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykırı bulunması, görevi savsaklaması gerektiği, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemlerin bu kapsamda kabul edilemeyeceği-
Yerel Mahkemenin aynı yöndeki önceki kararını temyiz etmemiş olan davacı vekilinin, direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı, bu sebepten temyiz dilekçesinin reddinin gerekeceği -
Davacı dinletmiş olduğu tanıklar ile taraflar arasındaki temel ilişkinin varlığını ve senedin bu nedenle verilmiş olduğunu kanıtlamıştır. O halde artık; “senet üzerinde yazılı bedeli ödediğini” ispat etmesi gereken davalıdır. Davalı dava konusu alacak miktarını tanıkla ispat edemeyeceği gibi, bu konuda tanık da dinletemez. Davalı vekili başka delil de göstermemiştir. Ayrıca, yemin deliline de dayanmamıştır. Açıklanan nedenlerle senet üzerindeki bedeli ödediğini ispat edememiştir. Bu nedenle mahkemenin “davanın kabulüne” karar vermesinin yerinde olacağı-
Direnme kararı verilip hüküm tefhim edildikten sonra bu karardan dönülemeyeceği-
Bozma kararı sonrasında meydana gelen gelişmeler dikkate alınarak ya da bozma öncesinde mevcut olmayan bilgi ve belgelere dayalı olarak verilen kararın <direnme> niteliğinde bulunmadığı, yeni hüküm oluşturduğundan, bu hükme yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi gerekeceği-
Bozma kararı sonrasında, bozma kararından esinlenerek yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda yerel mahkemece verilen kararın direnme niteliğinde olmadığı, yeni hüküm oluşturduğundan, bu hükme ilişkin temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi gerekeceği-
Davanın kabulü halinde indirim nedeni olabilecek sebeplerin öne sürülmesi halinde Mahkemece iddianın araştırılıp, delillerin toplanıp teftiş raporu incelendikten sonra sonuca göre karar vermek gerektiği-
Kural olarak, zamanaşımı ilk itirazlardan olmadığından duruşmanın her aşamasında ileri sürülebileceği, ancak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 202. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Müddeaaleyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakatı olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez” hükmüne göre, davacı muvafakat etmediği takdirde davalının savunmasını genişletemeyeceği ve değiştiremeyeceği-