Altındaki imzanın imzalayana ait olduğu tespit edilen bir ibranameye karşı iddiaların yazılı delille ispatlanabileceği, tanık dinlenemeyeceği-
Görevli mahkemeye başvurma süresi olan 10 günlük süre hak düşürücü nitelikte bir süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, sözü edilen 10 günlük başvuru süresi içinde görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvurarak, karşı tarafa yapılacak tebligat giderinin ve varsa dosya gönderme masrafının ödenmesinin gerekli ve yeterli olduğu, bu şekilde, 10 gün içinde başvurulması üzerine görevli mahkemede görülmeye başlanan dava, yeni bir dava olmayıp görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı olduğundan, görevli mahkemede yeni bir harç alınmayacağı-
Yerel mahkeme önceki kararında kısmen direndiğini açıklamakla birlikte, hüküm kurarken, her iki parsel yönünden de önceki hükmü değiştirerek, yeni bir hüküm oluşturduğu, verilen bu yeni hükmün incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporuna göre çekin keşide tarihinin mürekkep dökülmek suretiyle tahrif edildiği, davanın tarafları çekin keşidecisi ve lehdarı olduğundan taraflar arasında temel ilişkinin bulunduğu, imzası inkar edilmeyen nama yazılı çekin tahrif edilmiş olması durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 292.maddesi gereğince yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği-
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre; bozma kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf da bozmaya uyulmasını istemişlerse, artık Yerel Mahkeme’nin önceki kararında direnemeyeceği-
Kesinlik sınırının altında olan kararlar için temyiz yoluna gidilmesinin miktar yönünden mümkün olmadığı-
Davacının dava dilekçesinde ‘’her türlü delil’’ diyerek, delil listesinde ise açıkça ‘’yemin’’ demek suretiyle yemin deliline de dayandığı gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, sonucuna göre karar vermek gerekeceği-
Önceki davacı tarafından davalı A. aleyhine açılıp redle sonuçlanmış ve kesinleşen dava dosyasının, bu davada davacı ile davalı A. açısından HUMK 237. maddesi hükmüne göre kesin hüküm oluşturacağı, diğer davada Günnur açısından da güçlü delil teşkil edeceği-
Feragat, H.U.M.K.nun 91.maddesinde, taraflardan birinin davadaki neticei talebinden vazgeçmesi olarak tanımlandığı; 95.maddesinde ise, feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğuracağının açıklandığı - Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği - Temyiz edilen, ancak henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragatın mümkün olduğu- Kendisine uygun şekilde davadan feragat yetkisi verilmiş olan davacı vekili, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, mahkemece bu beyan çerçevesinde işlem yapılmasının zorunlu olduğu-
Davadan feragat ile davanın açılmamış sayılması müesseselerinin birbirinden tamamen farklı müesseseler olması, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde kanunlarda öngörülen süreler içerisinde her zaman yeniden dava açılabilmesinin olanaklı bulunması, HUMK.m.409’da açıklanan kuralın emredici bir kural olması ve kanunlarda açıkça bir istisna getirilmemiş olması nedeniyle iki defadan fazla takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği-