Yargılama sırasında dinlenilen ortak tanık görgüye dayalı bir beyanda bulunmamış, davalı tanığı Y. ise davalının 4-5 senedir kullanımı olup olmadığını hatırlamadığını ifade etmiş, temyiz dilekçesine ekli müddetnamelerden ecrimisil istenen dönemlerde davalının cezaevinde olduğu görüldüğünden, davacıların, iddiasını (davalının taşınmazdaki fındıkları topladığını) ispatladığının kabul edilemeyeceği, hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Satış ilanı tebligatında yer alan imzanın şikayetçiye aidiyeti konusunda raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için ehil bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan Yargıtay denetimine elverişli yeni rapor alınmadan eksik inceleme ile sonuca gidilmesi gerektiği-  Bilirkişilerin satış ilanı tebligatındaki imzanın şikayetçiye ait olmadığını tespit etmedikleri şikayetçi yönünden ise, şikayetçinin iddiasını ispat edememiş olması, HMK'nun 190/1. maddesi gereğince ispat külfetinin şikayetçide olması nedeniyle şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devredilerek ortaya çıktığı- Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Yapılan temlikin muvazaalı olduğundan söz etme olanağı olmadığı gibi, TMK. mad. 6, HMK. mad. 190 uyarınca davacı, temliklerin muvazaalı yapıldığı iddiasını da usulünce kanıtladığından, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, pay oranında tescil istemine ilişkin açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği- 
Kira sözleşmesi ile davalıya teslim edilen demirbaş eşyaların, davalı kiracı tarafından götürüldüğünü ispat külfetinin davacıya ait olduğu-
Taraflar arasında 18.12.2010 tarihli adi ortaklık sözleşmesi imzalanmış olup, davalı, sözleşme gereği davacı tarafından sermaye olarak ortaklığa teslimi gereken makinaların teslim edildiğini reddettiğine göre; ispat yükünün, aksini ileri süren davacı tarafa ait olacağı, davacının, sermaye borcunu yerine getirdiğine ilişkin iddiasının ispatı yönünden, ortaklık sözleşmesi ve tanık beyanına dayandığı, davacının, adi ortaklık sözleşmesi ve tanık beyanları ile sermaye payının teslim edilerek ortaklığın fiilen faaliyete geçtiğini ispatlayamadığı, bu durumda, davacı tarafın, iddiasını ispat zımnında, "yemin delili"nin kaldığı-
5510 s. K.'nun 56/son maddesinde, boşanmanın amacına yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin araştırılmasının söz konusu olmadığı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulanmasının mümkün olmadığı, bu maddeyle boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusunun, gelir veya aylıktan kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiş olduğu, boşandığı eşle fiilen birlikte yaşamaya kişiyi sürükleyen etkenin niteliği ve türünün, hukuk düzeni açısından önem taşımadığı, hakkın kötüye kullanılması hangi dürtüyle (saikle) ortaya çıkarsa çıksın hukuk düzeni tarafından korunamayacağı-
TMK'nın 6. ve HMK'nın 190/1. maddesi uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, bu durumda, davacı tarafın icra takibinde dayanak olarak gösterilen fatura konusu hizmeti gereği gibi yerine getirdiğinin ispat edilmesi gerekeceği-
Kira ilişkisinin varlığını ispat külfetinin davacılara ait olduğu, yazılı delillerle kiracılık ilişkisini kanıtlayamazlarsa delil listesinde “yemin” ibaresinin bulunmasına göre davacıya açıkça taraflar arasında kira ilişkisi bulunup bulunmadığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması gerekeceği-
Temlik konusu tasarrufun sağlararası bir tasarruf olduğu, tasarruf tarihi ile mirasbırakanın ölüm tarihi arasında bir yıldan fazla bir süre geçmesine göre, mirasbırakanın yaptığı tasarrufun mutlak tenkise tâbi tasarruflardan olmadığı- Mirasbırakanın yaptığı tasarrufun yani ölünceye kadar bakma akdinin saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile yaptığını davacı tarafın TMK'nın 6. ve 6100 sayılı HMK'nın 190.maddesine göre ispat etmesi gerekeceği, dinlenilen davacı tanıklarının mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu konusunda beyanda bulunmamalarına ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması için sözleşme anında temlikte bulunanın bakıma muhtaç olmasının şart olmamasına ve ekonomik durumunun bozuk olmasına göre mirasbırakanların saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu kanıtlanamadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ölünceye kadar bakma akitlerinin de muvazaa ile illetli olduğunun her zaman ileri sürülebileceği- Muvazaanın, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabileceği. böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanması olduğu, şayet bakım alacaklısının bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise) bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemeyeceği; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılacağı- Murisin, bakım temin etmek için değil de mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla sözleşme yaptığının, HMK. 190 ve TMK. 6 uyarınca davacılar tarafından kanıtlanması gerektiği-