Davacıların iddialarını ispat edecek dellilleri ortaya koymadıkları, tanık bildirmedikleri görülmüş; davalı tanıkları ise, "dava konusu taşınmazda 18 yıl boyunca kiracı olarak bulunduğunu, ilk 2 yıl kirayı mirasbırakana verdiğini, iki yılın sonunda davalının taşınmazı kocasından satın aldığını, bu nedenle kirayı kendisine vermesini istediğini, murisin de onayını alarak taşınana kadar kirayı davalıya ödediğini, murisin onayını alırken murisin de taşınmazı karısına sattığını yani bina ile alakasının kalmadığını söylediğini" beyan etmiş olup mirasbırakanın satış akdiyle yaptığı temlikin gerçek iradesini yansıttığı, dava konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu, davacıların iddialarını HMK. mad. 190/1 ve TMK. mad. 6 uyarınca kanıtlayamadıkları sonucuna varıldığı- Akitte gösterilen bedel akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; davacıların, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olduğuna göre, bu iddiasını ispat etmekle mükellef olduğu-
Taraflar arasında akdedilmiş ve feshedilmemiş sözleşmeler kapsamında kalan işler tamamlanmış olup, davalı yüklenici tarafça eksik ve kusurlu işlerin davacı taşeron tarafından tamamlanmadığı savunması kanıtlanamadığından, bilirkişiler kurulu raporunda geçici ve kesin kabul tutanaklarında belirlenen ve sonradan giderildiği anlaşılan eksik ve kusurlu işler bedelinin teminat çekleri bedelinden mahsubuna karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı tarafça, yargılama sırasında cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen belgeler ve daha sonra ibraz edilen belgelerle davacı taşeronun sigorta prim borçlarının ödendiği ileri sürüldüğünden, taşeronun işçilerinin sigorta prim ödemelerinin yüklenici tarafından yapıldığı savunması, hukuki niteliği itibariyle, aynı hukuki ilişkiden doğup, sözleşmelerin 13. maddeleri kapsamında taşeronun yüklenmiş olduğu bir edimin yüklenici tarafından yerine getirildiğinin iddia edilmiş olmasına göre, mahsup itirazı niteliğinde olduğu-
Kural olarak mevcut bir borç için senet verilmesinin o borcun Borçlar Hukuku anlamında yenilendiği anlamına gelmeyeceği- Bir borcun mevcudiyetini kabul ederek alacaklıya senet verdiğini iddia eden tarafın bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Vekilin müvekkile hesap verme yükümlülüğü olup, bu yükümlülüğün yerine getirildiğini ispatlamada ispat yükünün vekile ait olduğu-
Taraflar damat - kayınvalide olsalar da iddianın yazılı belge ile kanıtlanmasının zorunlu olduğu- İddiasını ispatla mükellef olan davacının tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada böylesi bir delili bulunmuyorsa nihai olarak başvuracağı çarenin akidine yönelteceği yemin olduğu- Davacı, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olup, yargılama sırasında da karşı tarafa yemin teklif ettiğini bildirerek bu doğrultuda yemin metnini hazırlayıp evrak arasına sunduğu halde, mahkemece, davacı tarafa yemin hakkı kullandırılmadan, iddiasının yazılı belge ile ispatlanması gerektiğinden bahisle sonuca gidilmiş olması hatalı olup, davacının yemin deliline dayandığı gözetilerek, hazırladığı yemin metninde belirtilen hususlardan; davalının kendisinden kaynaklanan (onun zatından sadır olmuş) vakıalar ve fiiller hakkında davalı tarafa yemin önerme olanağının tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan, " payına vaki el atmanın önlenmesini" herzaman isteyebileceği, hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan her birinin , öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine bitişik el atmanın önlenmesi davası açabileceği, ancak, o paydaşın , payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı bulunmadığı - Payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu "el atmanın önlenmesi davası" ile değil , kesin sonuç getiren "taksim" veya "ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası" açmak suretiyle çözümlemesi gerekeceği - Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı , harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Mirasbırakanın temlik tarihinde 82 yaşında ve yatalak olduğu, akit tarihinde ve öncesinde davalı kızı tarafından bakıldığı, diğer çocukları ile bir dargınlığının, ihtilafının olmadığı tanıklar tarafından ifade edilmekte olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla yükümlü olduğu-
Mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan davalarda re'sen araştırma prensibinin uygulanacağı, mirasçılar tarafından açılmış bu tür davalarda davacının sadece kendisinin mirasçı olduğu, başka bir deyişle kendisi ile muris arasındaki soybağını kanıtlamak zorunda olduğu, başka mirasçı bulunup bulunmadığının ve miras paylarının ise mahkemece re'sen belirleneceği kuşkusuz- TMK'nın 6. maddesinde düzenlendiği gibi, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlü olduğu- Yine HMK'nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel bir düzenleme olmadıkça iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf olduğu-
Çeşitli sebeplerle ( ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs ) koca tarafından bozdurulan altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesinin zorunlu olduğu-
Paylı mülkiyete konu dava konusu taşınmaz TMK'nun 691/1.maddesindeki pay ve paydaş çoğunluğu olmadan kiraya verilmiş ise de, sözleşmenin tarafı olmayan paydaşların kullanıma engel olduğu ya da bozma ilamına kadar iptal davası açtıkları iddia ve ispat edilmediğinden, uyuşmazlığın kira sözleşmesi dikkate alınarak çözümlenmesi, ayrıca kiracılığın tespiti davasının bekletici mesele yapılarak elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-