Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkin davada davacılar, mahalli bilirkişi deliline dayanmamış olup mahkemece; tanık olarak gösterilmeyen ancak resen mahalli bilirkişi sıfatıyla dinlenilen kişilerin beyanlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mirasbırakanın, kızının ölümünden sonra çekişme konusu taşınmazda oturmak istemediği için taşınmazı satmak istediği, taşınmazın bir süre emlakçıda ilanda kaldığı, davalının da birikimi ile taşınmaz satın almak istediği için çekişme konusu taşınmazı devraldığı, davalının o tarihte alım gücünün bulunduğu, tanığın beyanından, satıştan sonra kendilerine bedel olarak 10.000,00 TL’ nin verildiği ve mirasbırakanın terekesinde üç adet daha taşınmaz bulunduğu gözetildiğinde temlikin mal kaçırma amaçlı yapılmadığının anlaşılacağı ve davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- TMK. mad. 6 uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlü olduğu- 6100 sayılı HMK. mad. 190/1 gereğince ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu-
Davalı, vekili aracılığı sunmuş olduğu dilekçesinde “alacaklının alacağına dayanak ettiği faturaya ilişkin müvekkilin hiçbir borcu kalmadığından, borcun aslına ve ...... itiraz ederiz...” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyan davalı borçluyu bağlayıcı nitelikte olduğu ve malların teslim edildiğinin kabul edildiği anlaşıldığından, ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek, borcun ne şekilde sona erdiğinin araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre, taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmış olup mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerektiği- Davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamış olup ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiş olduğu, bunun yerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tanıkları dinlenilmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis istemine ilişkin davada, davacı tarafından isimleri bildirilen tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu- Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olup davaya konu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, tespit davası açılmasında güncel hukuki yarar bulunduğundan söz edilemeyeceği- Asıl davada davalı olan tarafa, tespit davasını açması için süre verilmesinin hatalı olduğu (HMK. mad. 24/2)-
Düğünde kadına takılan ziynet eşyalarının kim tarafından takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılacağı, ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesinin olağan durumla bağdaşmayacağı, bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekeceği-
Davacı kadın tanıklarının ziynetlerin erkek tarafından harcandığı konusunda görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığının, doyasıyla tanıkların beyanlarının kadının iddialarını ispata elverişli bulunmadığının anlaşıldığı, davacı kadın yemin deliline de dayanmamış olup, dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini veya erkek tarafından bozdurularak harcandığını ispat edemediğinden, mahkemece, davacı kadının ziynet alacağı davasının reddi gerekeceği-
Herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğu-