Tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre, taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmış olup mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerektiği- Davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamış olup ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiş olduğu, bunun yerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tanıkları dinlenilmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis istemine ilişkin davada, davacı tarafından isimleri bildirilen tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu- Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olup davaya konu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, tespit davası açılmasında güncel hukuki yarar bulunduğundan söz edilemeyeceği- Asıl davada davalı olan tarafa, tespit davasını açması için süre verilmesinin hatalı olduğu (HMK. mad. 24/2)-
Düğünde kadına takılan ziynet eşyalarının kim tarafından takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılacağı, ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesinin olağan durumla bağdaşmayacağı, bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekeceği-
Davacı kadın tanıklarının ziynetlerin erkek tarafından harcandığı konusunda görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığının, doyasıyla tanıkların beyanlarının kadının iddialarını ispata elverişli bulunmadığının anlaşıldığı, davacı kadın yemin deliline de dayanmamış olup, dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini veya erkek tarafından bozdurularak harcandığını ispat edemediğinden, mahkemece, davacı kadının ziynet alacağı davasının reddi gerekeceği-
Herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğu-
Ecrimisil isteğine ilişkin davada, tespit dosyasında yer alan bilirkişi raporunda ismi bildirilmeyen çalışanın beyanı ile soyut tespitine dayanılarak, davalıların taşınmazı haksız kullanımı kabul edilip 5 yıllık dönem için ecrimisile hükmedilmiş ise de, davacının 5 yıllık haksız kullanım iddiasını ispat ettiğinin kabul edilemeyeceği- Davalıların dolaylı kabulleri ve tespit dosyasındaki bilirkişinin taşınmazın kullanım alanına ilişkin tespit ve değerlendirmeleri göz önüne alınarak davalıların taşınmazı haksız olarak kullandıkları sürenin açıkça tespiti ile bu süre gözetilerek ecrimisile hükmedilmesi gerektiği-
Davalının uzun yıllar taahhütlerini yerine getireceğine dair davacıda güven yarattığı -taşınmaz devrini de içeren- protokoldeki şekil şartı sebebiyle davalının protokolün geçersizliğini ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği- Kendi edimlerini tümüyle ifa eden davacı, karşı tarafın edimini ifa etmemesi nedeniyle protokolden beklediği faydayı elde edemediğinden, üçüncü kişiye ödediği taşınmaz bedelinin davalı tarafından tazmininin gerektiği- "Uyuşmazlığın geçersiz taşınmaz satış sözleşmesine dayalı olduğu, bu halde tarafların ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre verdiklerinin iadesini isteyebileceği, dava konusu istemin ise bu kapsamda değerlendirilemeyeceği" şeklindeki görüşün YHGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Davacının satıma konu malı davalıya teslim ettiğini, usulüne uygun yazılı belge ile ispatlaması gerektiği- İspat yükünün tayininde hata yapılarak, aradaki ticari ilişkiye binaen önceki alacakları ödeyen davalının bakiye alacak miktarını da ödemesi gerektiğinden bahisle hüküm kurulmasının hatalı olduğu- İnfazda tereddüte yol açacak şekilde hem reeskont hem de avanstan bahsetmek suretiyle faiz hükmü kurulmasının hatalı olduğu-
5510 sayılı Kanun'un 56/2. maddesine dayalı olarak Kurum tarafından açılan yersiz ödenen aylıkların geri alınması talebine ilişkin davalar ile hak sahibi tarafından açılan Kurum işleminin iptali ve aylık bağlanması talebine ilişkin davalarda özellikle boşanılan eşle kurulan ilişkinin "fiili olarak birlikte yaşama olgusu" kapsamında yer alıp almadığının, ilişkinin niteliğinin ve başlangıç tarihinin açıkça ortaya konulması gerekeceği-