Dava konusu olayda davalının demeci ve gazetedeki yazı, eleştiri düzeyinde kalmamış, iddialar eleştirinin ötesinde isnad ve itham boyutuna ulaşmış olduğundan davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığının kabulü ile uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Hakim manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenlerin karar yerinde objektif olarak gösterilmesinin gerekeceği-
«Kamışlı» şeklinde olan soyadını «Y.» olarak –haklı sebeplere dayanarak– değiştirmiş olan davacının, tekrar soyadının «Kamışlı» ola-rak değiştirilmesini isteyemeyeceği–
Davalının bayılmalarının davacı tarafından yanlış değerlendirilerek akıl hastalığından dava açılmasının zararlandırma amacı gütmediği ve kadının şahsiyet haklarına ve aile bütünlüğüne ağır bir saldırının varlığı da kanıtlanamadığından manevi tazminat talebinin reddinin gerekeceği-
İşin oluşundan önce onay vermekle, sonradan icazet vermek arasında hukuki sonuç bakımından fark bulunmadığı–
Davalılar davaya konu edilen yayının gerçeği yansıttığını savunmuşlardır; ancak davalı tarafından bildirilen kanıtlar tamamen toplanmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Dava konusu olayda tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına paranın alım gücüne, davalının şahsiyet haklarına yapılan saldırının ağırlığına nazaran hükmolunan manevi tazminat az olduğundan Medeni Yasanın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi nazara alınarak uygun miktarda manevi tazminat gerekeceği-
Basının haber verme hakkının, gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlı olduğu-
Yargı kararı uygulanmadığından kişilik hakları saldıraya uğradığından manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin ya da eleştirinin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılığın ortadan kalkmış olacağı-