Basının, Türkiye Cumhuriyeti`nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü söz konusu olduğunda özgürce eleştirmek ve bilgi vermek hakkına sahip olduğu, eleştiri hakkı ile kişilik hakkı çatıştığında kamu yararının üstün tutulacağı-
Medeni Kanun’un 24/II. maddesinde (değişik); "şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel veya kamu yararına veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüzün hukuka aykırı olacağı" kabul edildiği, o halde davalının eyleminde bu maddede gösterilen hukuka uygunluk sebeplerinden biri bulunmadığından eylemin hukuka aykırı olduğu, kaldı ki ceza mahkemesinin de eylemi hukuka aykırı kabul ederek mahkûmiyet kararı verdiği, hukuka aykırılık ile kusurun ayrı ayrı kavramlar olduğu, ancak bu kavramların çoğu kez -olayımızda olduğu gibi- iç içe olabildiği, bu nedenle hukuka aykırılık için söylenenlerin kusur için de geçerli olduğu ve olayımızda kusur (kast) unsurunun da gerçekleştiği, illiyet bağının varlığının ise her türlü tartışmanın dışında olduğu, bu itibarla mahkemenin, davalının ölümle tehdit eylemini kişilik hakkına saldırı olarak nitelendirip manevi tazminat istenebileceğine ilişkin önceki kararda direnmesinin usul ve yasaya uygun olup yerinde olacağı-
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin ya da eleştirinin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılığın ortadan kalkmış olacağı ve böylece yayıncının, Borçlar Kanunu`nun 49. maddesi gereğince sorumlu tutulamayacağı, somut olayda, gerçekliğin söz konusu olmadığı, yalnızca davacının, annesi tarafından bir kuşku nedeniyle karakola götürüldüğü, ne var ki, bu gerçekliğin tamamen saptırıldığı ve onun erkeklerle birlikte olduğu yolunda uydurma yayının yapıldığı, böylece davacının kişilik haklarının önemli ölçüde zedelendiği, bu durum karşısında istek doğrultusunda bir karar verilmesinin gerekeceği-
Kömür işçisinin pnömokonyoz hastalığına yakalanmasının, bütün önlemlere karşın bir yanıyla kaçınılmaz sayılacağı, yapılan iş hastalanma riskini de taşıdığı için bu durumun manevi tazminatın belirlenmesinde dikkate alınmasının gerekeceği-
Yaş, ad-soyad ve diğer kayıt düzeltme davalarının, C. Savcısı ve nüfus baş memuru veya nüfus memuru huzuru ile görüleceği ve karara bağlanacağı-
Nüfusa hiç kaydedilmeyen kişinin yeniden kaydedilmesi işleminin idari nitelikte bir işlem olduğu-
Manevi tazminat davalarında, davacının istediği manevi tazminatın bir kısmını saklı tutup, sonra “ek dava” açamayacağı–