Kesinleşen takip nedeniyle tahliye davasında davalı borçlu kesinleşen takip miktarını takip tarihinden önce ya da yasal ödeme süresinde ödendiğini kanıtlaması gerektiği-
Mahkemece ödemelerin yapıldığı banka hesap hareketleri getirtilerek alınan 02/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının takip tarihinden sonra ödeme emri tebliğ tarihinden önce çeşitli miktarlarda ödemeler yaptığı görülmekte olup 24/06/2013 tarihli 4.408,00 TL bedelli ödemenin “ Yapılandırma taksiti ” açıklaması ile yapıldığı anlaşıldığı, taraflar arasında birden fazla kira ilişkisinin bulunduğu gözönünde bulundurularak 24/06/2013 tarihli 4.408,00 TL bedelli ödemenin dava konusu kira borcuna istinaden ödenip ödenmediği hususu üzerinde durulup sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçe ile itirazın kısmen kaldırılmasına ve tahliye talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasında 01.07.2014 başlangıç tarihli, 3 yıl süreli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, kira sözleşmesi ile yıllık kira bedeli 16.500,00 TL olarak kararlaştırılmış ve sözleşmenin hususi şartlar 6. maddesi ile “Kiracı kontrat bitiminde kira bedelini yıllık TEFE-TÜFE ortalaması (+ 3) oranında artışını şimdiden kabul ve taahhüt eder” düzenlemesine yer verildiği, bu durumda sözleşmedeki artış şartının kira sözleşmesinin bitiminden itibaren geçerli olduğu, takibe konu kira alacağının ise kira sözleşmesi bitmeden önceki 2015 yılına ait olduğu ve bu dönemde kira artışının bulunmadığının anlaşılmasına göre takibe konu dönemde kira bedelinin 16.500,00 TL olduğunun kabulü gerekeceği, ayrıca davalı tarafından ibraz edilen ödeme dekontlarından, davalı tarafından davadan önce ve dava sırasında ödeme yapıldığının anlaşıldığından, bu durumda mahkemece davalı tarafça yapılan ödemeler üzerinde de durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İ.İ.K.'nun 269/2. maddesi hükmüne göre borçlunun itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı, davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda takip dayanağı sözlü akdi inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin ve borç miktarının kesinleştiğinin kabulü ile davalının borcu olmadığı iddiasını İ.İ.K. 269/c maddesine göre ispatlaması gerekeceği, bu durumda mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacı alacaklının, 15/04/2014 başlangıç tarihli ve dört yıl süreli kira sözleşmesine dayanarak, 05/10/2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2015 yılı Mart ayından Eylül ayına kadarki kira bedeli 4.862,00 TL kira alacağının işlemiş faiziyle tahsilini talep ettiği, ödeme emri borçlu kiracıya 20/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu süresinde verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiği, borçluya tebliğ edilen ihtarlı ödeme emrinde otuz günlük yasal ödeme süresi verildiği, davacı tarafça tahliye istemli dava, İİK.nun 269/1. maddesi uyarınca, yasal 30 günlük süre beklenmeden 26/10/2015 tarihinde açıldığı, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal otuz günlük ödeme süresi beklenmeden tahliye isteminde bulunulamayacağı, bu durumda mahkemece 'tahliye isteminin reddine' karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tahliye kararı verilmesinin hatalı olduğu-
Kesinleşen icra takibi nedeniyle tahliye istemine ilişkin davada; takip konusu 2015 yılı Haziran ayı kira bedelinin ödeme emrinin tebliğinden sonra 30 günlük yasal ödeme süresi içerisinde “konut kirası” açıklaması ile 26.06.2015 tarihinde bankaya ödendiğinin uyuşmazlık konusu olmadığı, davacı alacaklı vekili de 11.08.2015 tarihli dava dilekçesinde, süresi içerisinde yapılan ödemenin 525,00 TL olup, tahsil harcının taraflarınca icra dosyasına yatırıldığını, borçlunun hali hazırda dosya borcunun 300,00 TL’nin üzerinde olduğunu, takibe konu alacağın ferileri yönünden borçlunun temerrüde düştüğünü beyan ederek, bu ödemeyi kabul ettiği, yasal sürede asıl borç olan kira bedeli ödendiğinden ve ferilerin ödenmemesi temerrüde neden olamayacağından kiracının temerrüdünün gerçekleşmediği, bu durumda tahliye isteminin bu nedenle reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Takip dayanağı kira sözleşmesinde, kira bedelinin kendiliğinden yenilenmesi halinde TEFE endeksi oranında artış yapılacağının kararlaştırıldığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, aylık kira miktarına kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden itibaren artış uygulanmak suretiyle takip konusu dönem aylık kira miktarları ve kira alacağı hesaplandığı, davacı alacaklı 2009 yılı Ağustos ayı ila 2014 yılı Temmuz ayları arasına ait kira farkı alacağını talep ettiğine göre 01/08/2008 ila 31.07.2009 tarihi itibariyle son ödenen kira miktarına sözleşme ile kararlaştırılan artış şartı uygulanmak suretiyle takip konusu dönem kira farkı alacağının hesaplanması gerekeceği, mahkemece anılan husus üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Sözleşmenin 19. maddesinde yer alan bir kira ödenmediğinde gelecek kiraların muaccel olduğuna dair hüküm de taraflar için bağlayıcı olup Mahkemece davalı tarafından inkar edilmeyen yazılı kira sözleşmesi uyarınca inceleme yapılıp varsa davalının ödemeleri dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde itirazın kısmen kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkin olduğu; davada dayanılan ve hükme esas alınan 27.02.2015 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 27.02.2015 tarihli olmakla, 6098 Sayılı TBK.nun yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmış olduğu, bu nedenle kefaletin şartlarının 6098 Sayılı Yasa hükümlerine göre belirlenmesi gerekeceği, TBK.nun kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583. maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içerdiği, taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine ilişkin el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmadığı, bu durumda TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece davalı kefil B. hakkındaki davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kefil hakkındaki 'itirazın kaldırılması davasının konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına' karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, kesinleşen icra takibi sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkin olduğu, davacının yaptığı icra takibinin takip talepnamesinde takip yollarının bulunduğu sütunda haciz isteminin yanında tahliye isteminin bulunmaması takibi geçersiz hale getirmeyeceği, takip talebinin 7. sütununda kira alacağının yanında tahliye istemi de bulunduğu, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-