2006/216 esaslı davaya konu temliklerin de dikkate alınarak, miras bırakanın gerçekleştirdiği tüm temliklerdeki iradesinin denkleştirme amacı güdüp gütmediğinin açıklığa kavuşturulmasının gerekeceği-
Miras bırakan tarafından davalı eşine yapılan intifa hakkı tesisi şeklindeki temlikin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak temlik edildiğinin kanıtlanamadığı,davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olan yazılı harici sözleşmedeki ödemeye dair kaydın aksinin yazılı delille ispatlanmasının gerekeceği-
Davalılar arasındaki arsa payı devrini de içeren adi yazılı ve tarihsiz sözleşmenin geçerli olmadığı- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile başlangıçta geçersiz olarak yapılan sözleşmenin taraflarının alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanması halinde geçersizliğin ileri sürülmesinin iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı kabul edilmişse de inşaat tamamlanmadığı gibi yapımı kararlaştırılan bir bloğun yapımına henüz başlanmadığı saptandığından Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı burada uygulanamayacağı-
İmar planı yapılmış yer içindeki taşınmazla ilgili satış vaadi sözleşmesine dayalı hükmen tescil istenebileceği; imar planının uygulanmış olmasının zorunlu olmadığı-
Murisin ölünceye, kadar tüm yaşamı boyunca hukuki ehliyete sahip olduğu, aklının başında ve yaptığı işlerin farkında olduğu; bunun yanında, murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesini yapma amacının, yanında kaldığı, kendisine ve zeka özürlü diğer oğluna bakan davalıya bu hizmetleri karşılığı ve ölünceye kadar iyi bir şekilde bakımını temin etme amacıyla, bilerek ve isteyerek devretmek olduğu anlaşılmakta olduğundan murisin tasarruf ehliyetinin bulunmadığını gösteren hiçbir delil ve emare olmadığı, dolayısıyla ehliyetsizlik yönünden bir araştırma yapılmasının gerekmediği-
Pay devri yapılmış veya taraflar edimlerini önemli oranda ifa etmişlerse adi yazılı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçerli kabul edilmesinin gerekeceği-
Miras bırakan hesabına davalı tarafından emlak alım bedeli adı altında para yatırıldığı dekontla sabit ise de, anılan işlemin muvazaanın gizlenmesi amacıyla yapıldığı şeklinde düşünülmesinin gerekeceği-
Tapulu dairenin devrini de öngören yanlar arasındaki sözleşme resmi yazılı şekilde yapılmadığından, davacı taşeronun bu sözleşmeye dayanarak dairenin kendisine verilmesini talep edemeyeceği; ancak, davalı yüklenicinin söz konusu daireyi iş bedeline mahsuben davacının sattığı dava dışı üçüncü kişiye devrettiğini savunduğuna göre, bu savunmasını miktar itibariyle yasal delillerle kanıtlamak zorunda olduğu-
M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.; ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya suyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereği olup, aksi halde, pek çok kimsenin zarar göreceği ve toplum düzeni ve barışının bozulacağı-