Tenkis davalarında öncelikle terekenin (temlik içi-temlik dışı) mahkemece re’sen araştırılıp, murisin ölüm tarihi itibarıyla değerinin tespiti ile sabit tenkis oranın hesaplanıp ihlal edilen mahfuz hissenin belirlenmesi gerekeceği, tasarrufa konu taşınmazlar ayrı ayrı sabit tenkis oranına bölünebiliyor ise, bu kısımların bağımsız bölümler halinde taraflar adına tesciline, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenip, bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpılmasından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Arsa sahibi ve yüklenici sıfatlarının birleşmesi durumunda yapı ortaklığı modeliyle üçüncü kişilere verilen yerler için yapılan sözleşmelerin yazılı olması yeterli olup; resmi koşul aranmayacağı-
Davacılar ve davalının kardeş, murisin ise tarafların annesi olduğu; murisin 21.10.1999 tarihinde dava konusu taşınmaz payın intifa hakkını kendi üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalıya satış göstermek suretiyle tapuda devrettiği; bu tarihten önce başlayıp devam eden hepatit hastalığının tedavisinin sadece davalı tarafından yapıldığı; miras bırakanın ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı-
Miras taksim sözleşmesi usulüne uygun düzenlense dahi, murisin sözleşmeye konu mallar üzerindeki tasarruf yetkisi sona ermeyeceğinden, miras bırakan sonradan yaptığı tasarruflarla taksim sözleşmesinin hukuki varlığını ve sürdürülebilir olmasını ortadan kaldırabileceği, miras taksim sözleşmesine dayanarak üçüncü kişilere yapılan satışın da miras bırakanın katılımı ve izni ile yapılması şart olduğundan, miras bırakanın katılmadığı devir sözleşmesinin hüküm doğurmayacağı-
Dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde, usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğundan, taraf muvazaası olarak açılan davanın tamamen ıslahla muris muvazaasına dönüştürülmesinde yasal olmayan bir yön olmayacağı, ancak davacının 3 gün içerisinde usulüne uygun olarak harçlandırmak suretiyle yeni bir dava açmadığı takdirde davanın iptaline ve iptal tarihinden itibaren 3 ay içinde yeniden dava açmadığı takdirde davasından feragat etmiş sayılacağı, mahkemece bu usuli işlemler yapılmadan işin esasına girerek karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Harici satışın hüküm ifade etmemesi halinde ta­rafların, satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilecekleri-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler birer ön sözleşme olsa da, kendileri de başlı başına karşılıklı edimleri içeren sözleşme özelliği gösterdiklerinden ve asıl sözleşmenin şartlarına bağlı olduklarından, BK. md. 106’da aranan şartlara uyulmadan fesih edilemez ve bir tarafın karşı koyması halinde bu tür ön sözleşmelerin feshi için de mahkeme hükmünün gerekeceği-
Harici satışın Türk Medeni Ka­nunu'nun 994. maddesi hükmü uyarınca harici satış bedelinden kaynaklanan hapis hakkı niteliğinde kişisel hak bahşedeceği-
Bir önceki miras bırakanın (kök miras bırakanının) yaptığı muvazaalı temlik hakkında mirasçılardan biri (ara miras -bırakan) dava açmasa bile, ölümü ile onun mirasçılarının dava açma haklarının mevcut olduğu-