Dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde, usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğundan, taraf muvazaası olarak açılan davanın tamamen ıslahla muris muvazaasına dönüştürülmesinde yasal olmayan bir yön olmayacağı, ancak davacının 3 gün içerisinde usulüne uygun olarak harçlandırmak suretiyle yeni bir dava açmadığı takdirde davanın iptaline ve iptal tarihinden itibaren 3 ay içinde yeniden dava açmadığı takdirde davasından feragat etmiş sayılacağı, mahkemece bu usuli işlemler yapılmadan işin esasına girerek karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Harici satışın hüküm ifade etmemesi halinde tarafların, satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilecekleri-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler birer ön sözleşme olsa da, kendileri de başlı başına karşılıklı edimleri içeren sözleşme özelliği gösterdiklerinden ve asıl sözleşmenin şartlarına bağlı olduklarından, BK. md. 106’da aranan şartlara uyulmadan fesih edilemez ve bir tarafın karşı koyması halinde bu tür ön sözleşmelerin feshi için de mahkeme hükmünün gerekeceği-
Harici satışın Türk Medeni Kanunu'nun 994. maddesi hükmü uyarınca harici satış bedelinden kaynaklanan hapis hakkı niteliğinde kişisel hak bahşedeceği-
Bir önceki miras bırakanın (kök miras bırakanının) yaptığı muvazaalı temlik hakkında mirasçılardan biri (ara miras -bırakan) dava açmasa bile, ölümü ile onun mirasçılarının dava açma haklarının mevcut olduğu-
Taraflar arasında düzenlenen finansal kiralama sözleşmesi gereğince taşınmaz tapu kaydının davalıya devrinin finansal kiralama borcunun teminatı olarak yapıldığını, inanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu tür sözleşmelerin geçerli olduğu, sözleşme gereğince yapılan mülkiyetin naklinin nedeninin karşı tarafın alacak hakkı teşkil etmekte olup, bu sözleşme ile devri gerçekleştirilen taşınmazın iadesi hakkının sözleşme gereğince borçlanılan miktarın alacaklılara tamamen ödenmesi halinde kullanılabileceği, davacının, finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan tüm borcunu ödemeden, davalıdan taşınmazın iadesini talep edemeyeceği-
Kaynağını Borçlar Kanunu'nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 706 ve Noterlik Kanunu'nun 89. madde hükümleri uyarınca önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türü olduğu-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman isteyebileceği-Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Muvazaa iddiasıyla açılan davada; sadece satış bedelinin düşük gösterilmesi danışıklığın varlığını göstermeyeceğinden, davanın reddi gerekeceği-