Taşınmazı tapuda devralanın, taşınmaz mülkiyetini kazanabilmesi "sebebe bağlılık ilkesi" gereğince, ancak tescilin geçerli bir hukuki sebebinin varlığına bağlı olduğu, eğer tescil haklı ve geçerli bir hukuki sebebe dayanmaksızın yapılmışsa bu tescilin "yolsuz tescil" sayılacağı ve bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimsenin, tapu sicilinin düzeltilmesini isteyebileceği-
Davacı, uyarlanmış bedel olarak iade edilmesi gereken bedel dışında ayrıca munzam zararının da bulunduğunu iddia etmekte olup, Yargıtay (8. HD.)  uygulamasında, geçersiz satışta, sadece satış bedelinin uyarlanmış güncel bedelin iade edilmesi kabul edildiği- Taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinin uyarlama bedelinin belirlenmesinde bir parametre olarak değerlendirilmesi hususunun ancak satıcı tarafından zilyetliğin fiilen alıcıya devredilmesi kısa sayılamayacak süreden daha fazla uzun süreli bir fiili kullanım durumunda kabul edilebileceği, taşınmazın fiili zilyetliği davacıya devredilmiş olmadığından, taşınmazın gerçek değerinin uyarlama parametre değeri olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı-
TMK'nun 676. maddesi hükmüne göre; tapulu taşınmazlara ilişkin paylaşma sözleşmesinin geçerliliği tüm mirasçıların katılımı ile yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu, ancak; mirasçılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin taksim sözleşmesinde, paylı mülkiyete geçilmekle taşınmazlar mirasbırakanların terekesinden çıktığından ve elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olmadığından, payın temliki resmi şekilde yapılması (TMK.m.706, 6098S. TBK.m 237) gerekeceğinden, tüm mirasçıların katılımıyla da yapılsa bu sözleşmeye değer verilemeyeceği-
3. HD. 26.01.2016 T. E: 2015/2690, K: 705-
Denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılırken sadece; altın, dolar, tefe, info endeksi, asgari ücret olmak üzere beş değer esas alınmış olup raporda dikkate alınan etkenler, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama yapılmasının yeterli olmadığı- Mahkemece, denkleştirici adalet ilkesi gereğince harici taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeni ile azalan alım gücünün; enflasyon, tüketici ve üretici fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve faiz oranındaki artışların ortalamaları alınarak, ödendiği tarihten, ifanın imkansızlaştığı tarihe kadar ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceği konusunda (önceki bilirkişiler dışında) uzman bilirkişilerden rapor alınması gerektiği-
Tanık anlatımlarından; mirasbırakanın ölünceye kadar davalı oğlu ile birlikte yaşadığı, yurt dışında birlikte çalıştıkları, Türkiye'de de birlikte hayvan alım satımı ile uğraştıkları, murisin taşınmazlarında yine davalının çalıştığı, elde edilen gelirlerin ise aile büyüğü olması sebebi ile mirasbırakan tarafından alındığı, dava konusu taşınmaz ile üzerindeki besihanenin de her ikisinin çalışması ve geliri ile edinildiği, murisin, davalı dışındaki çocukları ile de beşeri ilişkilerinin iyi olduğu, aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığı, öte yandan evrak arasına alınan tapu kayıtlarına göre murisin geride 6 parça taşınmazının bulunduğu, bu taşınmazları da mirasçıların kendi aralarında haricen taksim ettiklerinin anlaşıldığı, bu nedenle, dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemeyeceği-
Harici satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsiline-
5737 Sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-dava dışı mirasçılar E., A. ve M. tanık olarak alınan beyanlarında özetle, mirasbırakanın davalı oğluna yaptığı temlikin gerçek satış olduğunun anlaşıldığı, öte yandan, murisin aynı parselde 24/144 payını 2.5.1990 tarihinde davacıya satış suretiyle temlik ettiği de kayden sabit olduğu, O halde mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediğinin kabul edilmesi gerektiği-
3. HD. 19.01.2016 T. E: 2015/2156, K: 316-